ECELİ GELEN ŞAİR…

Özdemir İnce, odağına Necip Fazıl’ı almakla birlikte Sezai Karakoç’a da dil uzatan karalama yazılarına iştahla devam ediyor (Özgür Edebiyat, sayı:35), ama dilindeki saldırganlığa bakarsak, hayvani bir iştah bu. Öyle bodoslama, öyle bilincini kaybetmiş bir ruh haliyle yazıyor ki Özdemir İnce; analitik düşünce yok, temellendirme yok, tespit yok, yok, yok, yok… Ne peki, Özdemir İnce, Necip Fazıl ve Sezai Karakoç düşmanı mı? Hayır, bunu söylemek Özdemir İnce’yi masumlaştırmak olur, çünkü o, bizzat İslam düşmanı. Hayatını İslam düşmanlığına adamış bir kör kuşağın son kırıntılarından hatta. Onun Necip Fazıl ve Sezai Karakoç’a olan nefreti de İslam’a olan düşmanlığında bir yer teşkil ediyor.  Fakat yazılarından da anlaşılacağı üzere, iliklerine kadar işlemiş, hayat felsefesine dönüşmüş bir düşmanlık bu; yani Özdemir İnce, başarısız bir şair oluşunun siniriyle çatmıyor Necip Fazıl ve Sezai Karakoç’a. O, Türk şiirinde yer kaplayan, kendinden sonrakileri etkileyen, şiiriyle gündemde olan bir şair olsaydı da bu düşmanlığını -üstelik daha güçlü- sürdürürdü.
            Özdemir İnce, son yazısında gene Necip Fazıl’ın 34 öncesine saldırmış ki, bu yargılamalarının bir hükmü yok. Çünkü Necip Fazıl, bu döneminin sorgulamasını bizzat kendi yapmış, 34 öncesini “Tam otuz yıl saatim işlemiş ben durmuşum/Gökyüzünden habersiz uçurtma uçurmuşum” diyerek bir nevi yok saymış, hatta o süreçte yazdığı pek çok şiiri de “Çile”ye almamıştı. Bir de Necip Fazıl’ın 1920 ve 30’lu yıllarda arkadaşları tarafından dahi muamelesi gördüğünü, şımartıldığını söylüyor; Necip Fazıl’ın şairliğini tartışmayacağım, sadece 34 öncesinde yazdığı şiirlerle bile Türk şiirinin yönünü değiştirmiş, etkilemedik şair bırakmamış bir (evet) dahi o. Kaldı ki Necip Fazıl’a o dönem dahi muamelesinde bulunanlar da dönemin sosyalist yazarları. Birkaç örnek verelim: Abidin Dino, Arif Dino, Nurullah Ataç, Mina Urgan vs. Gerçi Necip Fazıl’ın “Babıali”sini okumuş Özdemir İnce, orada bu bağlamda zikredilebilecek daha pek çok isim var.
            Özdemir İnce’yi asıl fitil edense, Necip Fazıl’ın çevresinde yetişmiş gençlerin bugün ülkemizi yönetiyor oluşu, kendisi de bunu saklamıyor zaten. E bizler de Necip Fazıl ve Sezai Karakoç’un külliyatlarıyla yetişmiş edebiyatçılar olarak aynı külliyatlarla yola çıkanların devletin zirvesinde bulunuşundan ayrıca memnunuz. Cumhurbaşkanı, başbakan ve kabineyi var eden, bizim de onlara inanmamızı sağlayan, onların Necip Fazıl ve Sezai Karakoç’tan beslenmesidir; yani Özdemir İnce, Abdullah Gül ve Tayyip Erdoğan’ın Necip Fazıl’la ilişkilerini deşifre ettiğini sanarak boşa sevinmesin. Ama ülke gençliğini yürekten seven/önemseyen biriyse, Tayyip Erdoğan’ın ders kitaplarında Necip Fazıl’ın şiirlerinin artırılmasına yönelik girişimine sevinebilir, çünkü ders kitapları çoktandır Cumhuriyet ideolojisinin desteklediği müte-şairlerle doluydu. Necip Fazıl’ın eserlerinin artışı, öğrencilere hem şiiri sevdirecek hem de onların derinlik kazanmasını sağlayacaktır. Tayyip Erdoğan’ın bu çabasını daima sevinçle anacağız; kaldı ki toplumumuz, şairinden-yazarından bihaber siyasetçileri de sınadı: Sonuç?
            Özdemir İnce’ye Sezai Karakoç konusunda ise başka bir önerimiz olacak. Müslümanların Sezai Karakoç övgülerini dikkate almıyor olabilir, kabul, fakat hiç olmazsa o çok sevdiği sosyalist II. Yenicilerin Sezai Karakoç hakkında yazdıklarına bir bakıversin. Ece Ayhan’ın Sezai Karakoç’u II. Yeni’nin kurucusu addettiği, İlhan Berk’in onu aynı akımın merkezine yerleştirdiği yazılarını bir okusun. Fikri belki değişmeyebilir, ama hiç olmazsa sağlıklı düşünme yöntemlerini tanımış olur. Unutmadan, sanırım Özdemir İnce, şairlerimizi sahipsiz sanıyor; hayır, onlar sahipsiz değiller. Onun Yahya Kemal’e sarf ettiği “pis boğaz”, Necip Fazıl’a ettiği “utanmaz adam”, “herif” gibi hakaretleri aynen kendisine iade ediyoruz. E, bu işler böyle.
            Tasaya gerek yok; toplumumuz, Özdemir İnce gibilerin üzerine çoktan çarpı atmıştır.

Aykut Nasip Kelebek


Yorum Gönder

0 Yorumlar