Başbakan
Tayyip Erdoğan’ın “Muhteşem Yüzyıl” dizisine yönelik eleştirileri, basında etraflıca
tartışılarak gündemi oldukça meşgul etti; ancak bu tartışmaların sağlıklı bir
düzlemde ilerlediğini söyleyemeyeceğim. Bu sağlıksızlığın nedeni ise iktidar
karşıtı/seküler köşe yazarları, çünkü onların maksadı üzüm yemek değil bağcıyı dövmek.
Onlar, gene “Muhteşem Yüzyıl” tartışmalarında da başbakanın söylemlerini es geçip
onun geleneksel değerlerimize bağlı perspektifini hedef aldılar. Bu oryantalist
diziyi savunurken şöyle bir gerekçeleri var: “Kurgu”. Bu kimseler, Kanuni’yi ve
onun devrini Müslümanca değerlendiren bir dizi çekilse, asla diziyi böylesine
benimsemeyecekler, burun kıvıracaklardı. “Kurgu” savunmalarıysa safsatadan
ibarettir, çünkü bütün senaryoların hizmet ettiği bir düşünsel inşa vardır ve “Muhteşem
Yüzyıl”ın hizmet ettiği inşa; milletimizin tarihiyle, değerleriyle ve idealleriyle
hiçbir şekilde örtüşmemektedir. Çünkü Osmanlı Devleti’nin her açıdan en parlak
dönemini sıradan harem entrikalarına indirgeyen bir dizi, topluma da bu
algılayışı empoze etmekte ve mazimizi küçümsetmeye çalışmaktadır. Yapılması gereken,
milletin dünü ve bugünüyle barışık dizi-filmlerin çekilmesidir.
Tayyip Erdoğan, dün, İstanbul Kongre Merkezi’ndeki
konuşmasında, “Muhteşem Yüzyıl” hakkındaki eleştirilerine dizinin ismini
anmadan devam ederek konu bağlamındaki kararlılığını gösterdi: “Birileri, bizim
tarihimizin savaştan, kılıçtan, entrikadan, iç çekişmelerden ibaret olduğunu
iddia ediyor. (…) Bizden olmayan birileri, kasıtlı şekilde bizim tarihimizi
bize böyle anlatmaya çalışsa da, biz tarihimizi böyle görmeyeceğiz.” Şimdi, sizleri “Muhteşem Yüzyıl” tartışmalarını ateşleyen asıl metne götürmek istiyorum. “Muhteşem Yüzyıl”a ilk eleştiriyi “Dil ve Edebiyat” dergisi, kasım sayısında, “Dil ve Edebiyat” imzasıyla yöneltmişti. Bizler de kesin konuşmamakla birlikte, bu problemin başbakanın gündemine, “Dil ve Edebiyat” vesilesiyle girdiğini düşünüyoruz, çünkü dergi, meclise de ulaşmaktadır. Ayrıca “Metalaşan Kitap Pazarının Endüstri İşçisi Yazar” başlıklı yazıda, diziyi “kurgu” kavramıyla savunanlara da daha baştan gerekli yanıtlar verilmiş. Evet, yazıdan gerekli kısımları alıntılayalım:
“Edebiyat alanlarını (…) kirletmenin kurtarıcısı ‘kurgu’ olabilir mi? Ya da ‘kurgu’ tek başına bütün bu ‘iğva’ ve ‘tahribi’ tevile yeter mi? Bu tür eleştiriler yöneltildiğinde, kullandıkları sihirli kelime: ‘kurgu’! Hakikati kurgulayamayan zihin, hilaf-ı hakikat söz konusu olunca hem başarılı (!) sanatsal şaheserler üretebilmekte hem de reklam desteği alarak büyük paralar kazanmaktadır. Yayındaki tipik örneklerden biri de ‘Muhteşem Süleyman’... Tarihin bize aktardığı hayatı fetihlerle geçen ancak ‘kurgu dizi’de haremden çıkamayan Sülüman!”
“Dil ve Edebiyat” dergisi, nitelikli yazar kadrosuyla önümüzdeki aylarda da gündem yaratmaya devam edeceğinin sinyallerini veriyor.
0 Yorumlar