GELENEĞİN
SAVAŞÇI ve BİLGE ŞAİRİ SEZAİ KARAKOÇ
Zafer Acar'ın 7 Şubat 2013'te Timaş Kitapkahve'de düzenlenen "Diriliş Neslinin Mimarı: Sezai Karakoç" konulu toplantıda yaptığı konuşma metnini yayımlıyoruz.
Sezai Karakoç olmasaydı, Yahya Kemal’i ne sol ne de sağ yeterince anlayacaktı. İslami
camia onu oruç tutmadığı, namaz kılmadığı veya bohem yaşadığı için yargılamaya
devam edecek, sosyalistler ise “Süleymaniye’de Bayram Sabahı” gibi medeniyet
merkezli şiirlerinden dolayı muhafazakâr şair diye öteliyor olacaktı. Sosyalist
kesime özellikle de II. Yeni şairleri eliyle 1970’li yıllarda yerleşmiştir
Yahya Kemal. II. Yeni şairleri, başlarda gelenek-medeniyet vurgusu nedeniyle
dışladıkları Yahya Kemal’i gecikmeli olarak ancak aynı akım içerisinde anılan
Sezai Karakoç üzerinden kavrayabilmişlerdir; çünkü Sezai Karakoç, gerek
düzyazılarında gerekse şiir pratiğinde Yahya Kemal kaynaklı nitelikli somut
örneklerle onların karşısına çıkmış, bu sayede fikirlerini değiştirmiştir. O
günün hakim edebiyat iktidarı, II. Yeni’nin Sezai Karakoç dışındaki şairleri de
buna dahildir, bu kaynağa da el koymak istediler: Necatigil Divançe, Turgut
Uyar ise Divan ile bu kaynağın başına oturmayı yeğlemişler; fakat Yahya Kemal
ile sentetik, naylon irtibatlar kurmaktan öte geçememişlerdir. Bugün her şey
apaçık ortadadır: Sezai Karakoç olmasa, Yahya Kemal sosyalistlerin tapulu şairi
haline dönüşecekti. Çünkü bir şair, ancak kendinden sonraki büyük şair veya
şairler tarafından kabul edilirse, kalıcı olabilir. Şiir, şiir üzerinden
geleceğe yürür. İşte bu yüzden, Yahya Kemal’i topluma kazandırmaya çalışan
Ahmet Hamdi’yi büyük şair, Nihat Sami Banarlı’yı da zaten şair olmadığı için bu
bağlamda ele almayı doğru bulmuyorum ki onların Yahya Kemal çalışmalarını
“Eleştiriye Panoramik Bir Bakış: 0,5+0,5=1 Eleştirmen mi Eder?” başlığı altında
Türk Edebiyatı dergisinde değerlendirmiştim. İsmet Özel’in, fundamentalist
kafayla Yahya Kemal’i bir zaman hedonist-şarkı sözü yazarı diye karalayıp
sosyalistlerin kucağına itmeye çalışması da Sezai Karakoç’un bu yoldaki
mücadelesinin zorluğunu ve zorunluluğunu göstermektedir. Yahya Kemal bir
gelenektir ve Sezai Karakoç tarafından bütün hatlardan korunmuştur. Burada
muhafaza etmiştir demiyorum, Yahya Kemal’i o, kendine has cins zihniyle yeni
zamana göre yorumlamayı başarmıştır. İslamiyet’i kabul ettiği, fakat
kavrayamadığı yıllarda acelecilikle kaleme aldığı “Üç Mesele”den bu yana kafası
karışık olan İsmet Özel’in, medeniyeti ciddi anlamda gündemimize getiren Sezai
Karakoç’u hedef alması, farklı bağlamlarda Yahya Kemal’i hazcılık üzerinden
vurmaya çalışması ve poetik açıdan şiiri hazla örtüştüren Hilmi Yavuz’u ima
etmesi, şair kıskançlığı ötesinde bir durum olarak okunmak zorundadır.
Behçet
Necatigil’deki Osmanlı şiiri sempatisi, onun edebiyat hocalığından kaynaklanan
bir teknik meseledir, diyip konuyu bu açıdan irdeleyerek dağıtmak istemem. Geleneksel
şiire özsel, biçimsel ve hem özsel hem biçimsel bakımdan eklemlenen modern
şiirin büyük şairlerini komple bir arada sayacak olursak bu silsilede Sezai
Karakoç’tan sonra çizgisellik gereği Hilmi Yavuz’u da saymamız gerekecek:
Mehmet Âkif, Yahya Kemal, Necip Fazıl, Sezai Karakoç, Hilmi Yavuz. Bazen
şairler akranı şairi yanlış okuyabilir, okumak isteyebilir. Kendinden öncesine,
bu büyük şairler silsilesinde yer alabilecek nitelik ve niceliğe erişememiş bir
şairi, Asaf Halet’i yerleştirmesi, Hilmi Yavuz’un gözümüzden kaçmayan
yanılgısıdır. T.E. Eliot’un belirlemesinden yola çıkacak olursam, büyük şairde
olması gereken niteliklerden ikisi duygu ve fikirdir, şair, eğer buna bir de
bilgeliği eklerse dünya çapında olmaması için hiçbir neden yoktur. Dünya
halkları Mevlana’da Doğu bilgeliğiyle karşılaştı ve çarpıldı. Asaf Halet’e bu
açılardan bakarsa Hilmi Yavuz, hiç zorlanmadan bizimle aynı düzlemde
buluşacaktır.
Hilmi
Yavuz’un Zaman’da yazması ve bilhassa Ak Parti iktidarından aldığı psikolojik
güçle İslami kimliğini açıkça ortaya koyması, Osmanlı şiirine bakışının onun
hayatıyla da örtüştüğü ve meseleye, Hocası Necatigil gibi teknik açıdan
bakmadığı, samimi yaklaştığı sonucuna götürdü bizi. O, eklemlendiği şairler
silsilesine artık kendinden önceki şair olarak Sezai Karakoç’u samimiyetin bir
pekiştireci olarak almak zorunda. Çünkü 80’li yıllardan bu yana kurmaya
çalıştığı şiiri ve poetikayı ondan bir kuşak önce Sezai Karakoç kurmuştu zaten.
Halet Çelebi aslında Sezai Karakoç’un siluetidir onda, zorlamadır.
Hece
ölçüsünden gelen ve serbest şiire hece aşısı yapan da Sezai Karakoç’tur.
Şairin, “Gün Doğmadan” şiir bütünlüğüne Monna Rosa ve Yağmur Duası gibi hece
şiirlerini koyması da bu bağlantının ipuçlarıdır ve Batı’yı çok iyi bilmesine
rağmen yerli biçimden ve biçimle gelen özden vazgeçmediğinin somut göstergesidir.
Onun heceye modern yaklaşımlarla yerinde ve önemli katkılarda bulunduğu
unutulmamalıdır; şiirlerinde, yenilenen haliyle hece, her şekliyle vardır. O,
kafiyeyi üstadı Necip Fazıl’dan kavramıştır ve kusursuz kullanır. Aliterasyon
ve asonans gibi kimi ses unsurunun kaynağını ise Osmanlı şiirinde aramak daha
doğru olur. Sezai Karakoç, şiirinin sesini halk ozanlarından, özünü ise Osmanlı
şairlerinden almıştır bence. O, doğaçlama söyleyişiyle de halk ozanına benzer. Onda,
özün taşıyıcısı mazmunlar ise Osmanlıdır.
Sezai
Karakoç;
Savaşçıdır,
çünkü Müslüman’dır.
Savaşçıdır,
çünkü adıyla birlikte kulağına okunan cihat emrine hayatı boyunca uymuştur.
Savaşçıdır,
çünkü İslam demenin karşılığının hapis cezası olduğu yıllarda, İslam kahramanı
Necip Fazıl’ın yanında daha ilk gençlik yıllarında dimdik durmuştur.
Savaşçıdır,
çünkü sol fikrin kalesi Ankara Siyasal’da okumasına ve bu tahsilinden elde
edeceği bürokratik imkanlara ve dünyevi payelere rağmen ahret demiştir.
Savaşçıdır,
çünkü nefsini dizginlemeyi başarmıştır.
Savaşçıdır,
çünkü diridir ve en kritik anlarda milleti adına en doğru seçimleri yapmıştır.
Savaşçıdır,
çünkü savaşçı olmak zorundadır, hayat boyu İslam’ın temsilcisi olarak görülmüş
ve İslam düşmanları tarafından fikirleri ve sanatı hep saldırıya uğramıştır.
Savaşçıdır,
çünkü kara kıştan bıkmış, baharı özlemiştir.
Savaşçıdır,
çünkü barıştan yanadır.
Savaşçıdır,
çünkü… (üç nokta) yüzyıllardır anlamını beklemektedir.
Savaşçıdır,
çünkü kendi değil, adı dolaşmaktadır her yerde.
0 Yorumlar