NATAMA YA DA SAHTE DUYARLIKLAR
       

         Natama 2013 yılının başında yayın hayatına başlayan bir dergi. Yayın periyodu üç ay. İlk sayısında edebiyat ortamına k-şiiri, Kürdistan şiiri vb. isimlendirmelerle tanımladıkları bir duyarlığı aşılamak ve onun ötesinde bu konuda kendilerince gündem yaratmak ister gibiydiler. Vurguları Türk şiirinde bir Kürdistan olmadığıydı ve ilk sayıdaki dosyayla bunun kapısını açıyoruz havasındalardı. Kürt insanının sosyal hayat içinde temel kazanımlarından yoksun olduğu zamanları aşmaya yakın olduğumuz bu günlerde derginin de Kürdistan şiiri diyerek bu sürece bir anlamda katkı yapma gayretlerini görmek lazım. Son söylediğimi iyi niyetli bir çıkışla karşı karşıya olduğumu umarak söylüyorum. Fakat gelgelelim bu arkadaşların toplumun hemen hemen her kesiminin hassas olduğu bazı konularda ahlaksızlık boyutuna varan çıkışları iyi niyetli bir okumaya gölge düşürüyor.
          Geçen haftalarda Diyarbakır’da yapılması beklenen bir güzellik yarışması organizasyonu vardı. Ancak bölgedeki insanların yarışmaya tahmin edebileceğimiz nedenlerle verdikleri tepkiler olayı daha başlamadan bitirdi. Aynı Diyarbakır’ın yüzbinlerin katıldığı kutlu doğumlara ev sahipliği yaptığı biliniyor. Bunlar somut örnekler olduğu için söylüyorum, amacım bölgelerin ya da insanların inancını ölçmek değil. Ama bunların birilerine hatırlatılması gerekiyor diyerek konuyu tekrar söz konusu dergiye getiriyorum. Natama Dergisi sözünü ettiğim dosyanın bulunduğu sayıda, kürtaj ile ilgili tartışmalara tepki veren bir çalışmayı aktarmış ve bu çalışma için hazırlanan fotoğrafları da okurlarına sunmuş. Burada neden kürtaj ile ilgili tepki var demiyorum, neden o fotoğraflarda kadın bedenini tepki olsun için teşhir ediyorsunuz diyorum. İnsanın aklına şu soru geliyor bir de: Soyunmadan tepki veremiyor musunuz? Derginin ahlaksızlığa alet olmasının dışında alenen yaptığı ahlaksızlıkları ve toplumsal değerlere vahşice saldırdığını da görüyoruz. İlk sayıda Cihat Duman ve Süreyya Evren’in şiirlerinde gördüğümüz  …’lar derginin ikinci sayısında adeta dergi politikası haline geliyor. Hemen hemen her şiirde, her sayfada müstehcen ifadelerle karşılaşıyoruz. Hele ki Gül Abus Semerci imzalı bir şiir var ki bu sayıda, her mısraı İslami değerlere saldırmakla kuruluyor. Yani kendince bazı değerleri yıkarak şiir kuruyor. Yayın kurulunda Hece’den tanıdığımız Hayriye Ünal’ın bulunduğu bir dergide, böyle ürünlerin yayımlanmasını anlamakta zorlanıyoruz.
Şimdi başa dönelim: Dergi, Türkçe şiirde Kürdistan sorunsalıyla yola çıkmıştı. Ve şimdi soralım: Bu sorunsala yaklaşırken Kürtlerin, Türklerin ya da bu topraklarda yaşayan herhangi etnik unsurun değerlerini göz önünde bulundurdunuz mu? Görülen o ki hayır. Öyleyse bir soru daha: Kürtlerin mevcut değerlerini gözetmeden nasıl oluyor da onların sözcülüğünü yapmaya kalkışıyorsunuz. Yaptığınız, şiiri adeta bir tatmin unsuruna indirgemek, başka hiçbir şey değil ne yazık ki.
          Natama Dergisi yanılgılarla yayın hayatına başladı desek yeridir. Derginin ilk sayısının, “Yazmanlar ülkesinde yazar olmak” başlıklı ilk yazısı, Barthes’ten yola çıkarak yazmanları ve yazarları birbirinden ayırmaya çalışıyor. Şöyle alıntılıyor bu ayrılığı Bülent Usta, Barthes’yi referans göstererek: “Yazma edimiyle uğraşanları, yazarlar ve yazmanlar olarak ikiye ayırır. Yazmanlar, para kazanmak, ünlü olmak, fikri propaganda yapmak için yazabilirler. Yazmanlar için söz, öncelikle bir araçtır ve bu yüzden ortak bir dile ve anlaşmaya ihtiyaç duyarlar…” Bu alıntı Bülent Usta’ya ne anlattı bilmiyorum ama şunları söylemeliyim kendi adıma: Bazı liberallerin Osmanlı’yı ve onun kültürel-toplumsal değerlerini nostaljik bir bakışla, kapitalist ortama meta olarak sunması neyse, sol hareketin son otuz kırk yılda zayıflaması sonucu solcuların kendilerini Kürt hareketine yamalayarak fırsat kollamaları da aynı şeydir. İkisi de öz değerleri görmekten uzak eklektik çabalardır. Yani yazmanlık kendine yazar diyenin ta içinde.
          Dergi ikinci sayıda “çıktık” diyor ve ekliyor, “…şairlerin politika üretip politika doğurduğu politikaya hamile kaldığı bir dergi olmasını hayal ediyoruz Natama’nın”. (Vurgular bana ait) Kusura bakmayın ama bu noktada şunu söylemem lazım: Bu dergiye kürtaj şart.


Abdullah İLHAN

Yorum Gönder

1 Yorumlar