BELEDİYELERİN KÜLTÜR MÜDÜRLERİ NİÇİN KÜLTÜRSÜZ?


Her şeyden biraz anlamak, her şeyi biraz bilmek; kişiyi, hiçbir konuda derinliğe ulaştırmasa da toplum nezdinde kültürlü yapmaya yetiyor. Bu aperatif beslenme şekli, bizim için yeterli değildir. Böylesi bir karmaşadan, kafası karışık tipler doğar ve bir bakarsınız, bu tipler bir gazetenin başına geçmiş, bir yayınevini yönetiyor, kültür bakanlığında önemli görevlere gelmiş. Belediyelerde kültürel faaliyetleri yönetenler, aslında yetersizliklerinden dolayı, dışarıdaki sivil kişiler tarafından yönetilmektedirler. Bunları gökten bakarak söylemiyorum, yerden, tam da bu organizasyonların göbeğinden bakarak söylüyorum. Bu memlekette kitap okumayan kültür müdürleri var, kitap okumayan gazete genel yayın yönetmenleri var, işte kültürel faaliyetlerin ya da gazetelerin kültür sayfalarının içler acısı durumunu bilmeyen yok. Bu hususta Batılı ülkeler karşısındaki güdüklüğümüze üzülüyormuş gibi yapmanın da artık para etmediğini herkes bilmeli. Evet, biz Müslümanlar tarafından, sanata gerekli alaka gösterilmiyor, bunu, modern sanatın dini dışlamış olması tetikledi elbette; ancak şu bilinmiyor, dinimiz, doğru şekilde yaşanıp anlatıldığı takdirde, her şeyi dönüştürme gücüne sahiptir. Bügünkü verilerle konuşacak olursak, modernizmin eciş bücüş bir şey olduğunu kimse yadsıyamaz, İslamiyet karşısında duramayacağını söylemek ise, hiçbir şekilde mübalağa değildir; çünkü Kur’an’ın kendisi yeni sanatlar doğurmuştur. Arap şiirinin öz-biçimini borçlu olduğu aruz vezni ya da bu veznin kimi kalıpları, kimi söz sanatları Kur’an’dan öğrenilmiştir. Bunların çoğunu ve bu bilinci biz, Necip Fazıllardan, Sezai Karakoçlardan edindik. Ey kültür müdürleri, doğru kaynakları okuyun ve özgüveninizi tazeleyin, hayır, öncelikle bir özgüven edinin ki Batı düşkünleri karşısında komplekse girmeyesiniz. Ey, diyerek sesleniyorum, çünkü bizi duymamakta inat ediyorsunuz.

     Âyinesi iştir kişinin lafa bakılmaz/
     Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde (Ziya Paşa)

    Bu beytin ilk mısraını duymayan var mıdır, sanmıyorum, ama yaşamımıza uygulama noktasında sıkıntılar yaşadığımız ortada. Şu habere lütfen, Müslümanlara gösterilmesi gereken hüsn-i zannı İslam dışı zevata kullanarak tüketmeden bakınız, sizden su-i zan da beklemiyoruz, sadece objektif olunuz:
     “Sezai Karakoç 80’inci yaşında Üsküdar’da sevenlerini bir araya getirecek. Üsküdar Belediyesi tarafından düzenlenen vefa programında 17 şair Karakoç’un fikri, şiiri ve Türk edebi ve fikri hayatına katkılarını anlatacak. Bağlarbaşı Kongre ve Kültür Merkezi’nde yapılacak olan etkinlik 25 Mayıs Cumartesi günü gerçekleşecek. “Bir Gülan Ayında Doğdun Sen” başlığı altında mayıs ayında doğan Karakoç’u anlamak ve yeni nesillere anlatmak amacı taşıyan program saat 20.00’de başlayacak. Programa katılan şairler arasında Adnan Özer, Ali Ayçil, Ali Ural, Baki Asiltürk, Celal Fedai, Cevdet Karal, Cumali Ünaldı, Enver Ercan, Hasip Bingöl, Haydar Ergülen, Hayriye Ünal, İhsan Deniz, İsmail Kılıçarslan, Mehmet Ocaktan, Mustafa Muharrem, Şeref Bilsel, Vural Bahadır Bayrıl yer alıyor.”
     Mevzu bahis problem, yukarıdaki kimi isimlerin Müslüman çevreler nezdinde karanlık adamlar, art niyetliler ve Sezai Karakoç’a dair müspet bir düşünüş sahibi olmamalarıdır. Yakından tanıyorum bu adamları, yaptıkları işten tanıyorum, yaptıkları işin onların ayinesi oluşundan tanıyorum. Sezai Karakoç hakkında yıllarca Batılı atalarına uyarak bir süre yanıltıcı yazılar yayımladılar, Sezai Karakoç’un varlığı, Türk edebiyatını kaplamaya başladıktan sonra ise sessiz kalmayı tercih ettiler, acaba şimdi ne konuşacaklar, kültür müdürünün gizli amacı, bu karanlık adamlara telif zoruyla Sezai Karakoç’u övdürmek midir? Onların, etliye sütlüye dokunmadan, lâfazanlık yaparak konuyu geçiştireceklerini biliyoruz.
     Sol kadro içinde bir zamanlar Ömer Erdem’i görmeye alışmıştık, anlaşılan artık başka Müslüman şairlerle de karşılaşacağız. Derdimiz bir ayrımcılık yaratmak değil, derdimiz Sezai Karakoç gibi ömrünü ve ömrünün en önemli parçası şiirini İslam’a vakfetmiş bir şair-düşünürün yanlış ellere teslim edilmesidir. Söz konusu olan bir Ahmet Haşim ya da Yahya Kemal değil, İslam ideoloğu Sezai Karakoç’tur, onun şiirini kavramak için de İslam’ı bir oryantalist gibi bilmek yetmez, yaşayıp hissetmek gerekir. Daha birkaç sayı önce genel yayın yönetmenliğini Adnan Özer’in yaptığı dergide, “Platon’un Devlet’i, Muhammed’in Kur’an’ı” gibi bir ifadeye rastlamış ve tam da burada, tetkikciblog’da Kur’an’ın peygamberimiz tarafından yazıldığını iddia eden şahsa yanıt vermiştik. Bu polemiği edebiyat içerisinde bulunup da konuşmayan kalmamıştı. Kültür müdürü, bundan habersiz olamaz ya da olmamalı. Enver Ercan’ın yönettiği Varlık ve Yasakmeyve’de Necip Fazıl ve Sezai Karakoç’a saldırılarda bulunulmuştur. “Necip Fazıl’dan Adnan Menderes’e Yalvaran Mektuplar” başlıklı bir dosya hazırlamış ve üstadımızı gözlerini kırpmadan karalamışlardı, bunların ikisi de son birkaç ayda oldu, unutulacak kadar eski değil. Geçenlerde Varlık’ta Hasip Bingöl imzalı bir yazı görmüştük, iyi niyetli diyebileceğimiz bir yazı, bu arkadaş da programa bu yazı sayesinde davet edilmiş olmalı, Enver Ercan da bu yazıyı yayımladığı için. Vural Bahadır Bayrıl ise şiir kitaplarında Sezai Karakoç’la metinler-arasılıklar kuruyor, o da sanırız bunun için davet edilmiş. Şeref Bilsel ise zaten kendini her programa davet ettiren bir adam, yanında Ali Ayçil gibi bir can simidi var, malum, bizim sular derin. Ali Ayçil de Şeref Bilsel sayesinde sol organizasyonlarda bulunuyor, yani bunların iki ortaklı bir limitet şirketi var.
     Baki Ayhan T. aydınlık ve çalışkan bir adam, Sezai Karakoç üzerine kapsamlı yazdı ve o yazıyı Hilesiz Terazi adlı kitabına aldı, ancak orada da rahatsız edici bir detay var, onca şairi hatta ortalama şairi, ufacık olumsuz eleştirmediği halde Sezai Karakoç şiiri hakkında, küçümseyici ifadelerde bulunmuştur. Eleştiriyi olumlu ve olumsuz yönleriyle işlettiği için, kitabının en sağlam yazısı da budur; keşke solcu şairlere de bu cesareti gösterseydi. Celal Fedai ise Sezai Karakoç hakkında konuşur ama kolay kolay yazmaz, onun üzerinde hâlâ bir İsmet Özel tahakkümü var. Türk şiirini mercek altına aldığı gayet hacimli kitabında, söz Sezai Karakoç’a geldiğinde, sanırız mercek kırılmış. Ama herkes şunu da bilmeli ki Sezai Karakoç’suz bir 20. Yüz yıl Türk şiiri değerlendirmesi baştan, baştan savma olmuş ve Lut kavminin akıbetine uğrayarak tepe taklak gitmiştir.
     Kültür müdürü ve destek aldığı sivil kişiler, bir tarafıyla da ideolojik dengeleri gözetiyorlar galiba. Bu dengeler, Müslümanlar arasındaki gruplaşmalara yönelik yapılmalıydı, şu sağ-sol davasını artık çöp kutusuna atalım. Derdimiz, Sezai Karakoç’a inanan-inanmayan noktasındadır. Acaba diyorum ve sözü uzatıyorum, kusura bakmayın, kültür müdürü, Sezai Karakoç’u konuşacak şair mi bulamamış? Bu yüzden hemencecik ben onun bir liste hazırlayayım: Nurettin Durman, Kamil Eşfak Berki, Ebubekir Eroğlu (kolay kolay katılmaz), Şakir Kurtulmuş, Mustafa Özçelik, Arif Ay, Osman Serhat, Osman Sarı, Şeref Bilsel, Hüseyin Alemdar, Mürsel Sönmez, Osman Konuk, Hüseyin Atlansoy, Necat Çavuş, Mustafa Aydoğan, Yüksel Peker, Ali K. Metin, Habil Tecimen, İbrahim Tenekeci, Kenan Çağan, Ali Emre, Bünyamin K., Suavi Kemal Yazgıç, Ahmet Murat, Mehmet Aycı, Hakan Şarkdemir, Selçuk Küpçük, Bahtiyar Aslan, Cafer Keklikçi, Mustafa Celep, Vural Kaya, Yeprem Türk, Yavuz Altınışık ve bu beyin fırtınasında aklımıza gelemeyen birçok kardeşimiz…Biraz da kültür müdürümüz düşünsün…

Zafer Acar

Yorum Gönder

0 Yorumlar