DEMAGOG TUĞRUL
TANYOL MUGALATA YAPIYOR
TDED
2012 Şiir Yıllığı nedeniyle, eleştirilere uğrayacağımı daha en başından
biliyordum ve yıllığın sunuşunda da bunu yazdım. Fiziksel olarak da etki
tepkiyle sonuçlanır. Bu yüzden hakarete uğramadığım sürece yapılan her türlü
eleştiriye açığımdır.
Geldi,
Mühür’ün 46. sayısında, Tuğrul Tanyol’dan küfür küfür bir eleştiri (?) geldi. Sanırım
şiir ve şiir üzerine yazılar, eleştiri kuramları okumamış, sürekli müzik
dinlemiş Tuğrul Abi. Onun, son zamanlarda birkaç yazısına daha rastladım, şiir
üzerine konuşurken şiir kuramlarından çok müzikten örnekler veriyor, şairler
yerine müzisyenleri karşılaştırıyor. Türk şiirinin aşamalarından da haberdar
değil sanki. Yazısından onun eleştiriden de pek anlamadığı sonucuna vardım.
Edebiyatımızda eleştirinin, çevirilerle iyice kavranmaya başlandığı yıllarda o,
ortamdan uzaklaşmıştı. Eleştiriden anlamıyor diye kınayacak değilim onu,
şiirleriyle değerlendirmek gerektiği bilincindeyim; ancak ben doğmadan evvel ve
Tuğrul Abi’nin ilk gençlik yıllarında yayımlanmış, sadece sahaflarda
bulunabilecek eleştiri kuramlarıyla ilgili kitaplara bile ulaştığımı,
halihazırda yeni baskıları bulunan şiirle ilgili hemen her kitabı taradığımı ve
ondan sonra eleştiri yazdığımı bilmesini isterim. Damdan düşmedik yani, gökten
zembille inmedik, şiir üzerine ne çok yazı kaleme aldığımı, 2000 sonrası
edebiyattan kopmadan dergi takip edenler bilir. Tanyol’un yeniye karşı kendi
bilgisizliğinden kaynaklanan şaşkınlıkla beni cahiller sınıfına koymasını
fevkalade cahilane buluyorum. Çünkü ne söylersen söyle karşındakinin anladığı
kadarsın. Beni anlayamamış Tanyol, daha doğrusu kendi kadar anlayabilmiş. Ben
ondan iki kuşak sonra gelmişim, beni tanımasını, daha evvel okumasını
beklemiyorum, bana birtakım öğütler vermiş, versin, yüksünmeden alırım, lakin
kendini boşuna yoruyor, çünkü söylediği ve hatta söylemediği birçok şey üzerine
uzun uzadıya düşünmüşlüğüm ve yazmışlığım vardır.
Tuğrul
Tanyol’u son şiir kitabı vesilesiyle bütüncül incelemeye tabi tutmuştum. Şair
merak etmiş: “Öncelikle Zafer Acar yıllıkta yaptığı kitap değerlendirmelerini
bir ila beş sayfa arasında tutarken bana ayırdığı bölümü son kitabımın ötesine
taşıyarak genel bir Tuğrul Tanyol şiiri değerlendirmesine dönüştürdüğü ve
yukarıda andığım yazarlardan farklı bir biçimde en azından on üç sayfa yer
ayırdığı için teşekkürü hak ediyor. Bu okulumda başka yazı yok yıllıkta. İyi de
neden? Son kitabımla ilgili kısa bir değerlendirme yeterli olamaz mıydı?” (8)
Tanyol, yanılıyor, çünkü Celâl Fedai, Bünyamin K., Yüksel Peker hakkında da
bütüncül yazdım. O yazıları okusa fark ederdi. Tanyol’a biraz fazla yer
ayırmışım, 40 yıllık şair için bu hacim normal değil mi? Üstelik Haydar
Ergülen, İhsan Deniz, Osman Konuk gibi kendi kuşağından şairler için de oldukça
kapsamlı metinler koydum ortaya. Bu ve başka kuşaktan şairleri alışılagelmiş
şekilde övmedim, haklarını iyi veya eksik yanlarıyla teslim etmeye çalıştım.
Onlardan sonra gelen biri olarak ben üzerime düşeni yaptım. Tuğrul Tanyol,
yaşını başını almış, öfkelenip de bana laf saydırmasına bakmayın, duyduğuma
göre kibar adammış. Sanırım Tanyol’a CV’mi az da olsa çıkarmış oldum. Ha bir de
Tuğrul Abi, üç şiir kitabım, bir romanım var, yayına hazır birkaç dosyam. Sizin
hakkınızdaki o on üç sayfalık yazımı da yeni bir dosya için kaleme aldım, dosya
tamamlayınca kitaplaşacak, şimdilik bu kadar bilgi yeter sanırım. Herhangi bir
kötü niyetim yok yani, niçin olsun ki, ne şahsen tanıdığım biri ne de kıskanma
ihtimalim olacak akranımsınız, sadece gereğinden fazla önemsenen ve öne
çıkarılan bir şairsiniz. Osman Konuk için de benzeri şeyler düşünmüş ve yazmış,
taşları yerine oturtmaya çalışmıştım.
Tuğrul
Abi, anladığım kadarıyla şakacı bir abi, bana yanıt vermesinin sebebini şöyle
açıklıyor: “Ben kuşkucu bir adamım ve hep öyle oldum. Bu durum da beni epeyce
düşündürdü ve şu sonuca vardım: Bu genç arkadaş beni motive ediyor, yanıt
vermemi istiyor. Yazdığı yazı açık bir çek gibi. Bozdur bozdur harca.
Beklentisini boşa çıkarmayayım bari.” (8) Üçüncü sınıf bir ergen esprisiyle
yola çıkıyor. Neyse, Tuğrul Abimiz sayesinde popüler oluruz da kitaplarımız
satar, yayınevlerimiz rahatlar. Tuğrul Abi’nin kuşkuculuğu için diyecek bir şey
yok, maşallah yani başını almış niyet okumaya kadar gitmiş. Şairlerimizin
genelinin ruh hali bu, yorucu. Onların bu tarz yaklaşımlarına tepkisiz kalarak katlanacağız
tabi.
Tuğrul
Abi, modern şiir anlayışından kopukluğuyla beni hakikaten çok şaşırttı: “Zafer
Acar yer yer bazı şiirlerimi sevmiş, ama yanlış anlamış.” (10) Şiirimizde “anlam”, Ahmet Haşim’in “Şiir
Hakkında Bazı Mülahazalar” başlıklı makalesiyle tartışma konusu olmuş, II. Yeni
ile de aşılmıştı, Tuğrul Abi, bunlardan haberdar değilmiş gibi davranıyor.
“Yanlış anlamış” meselesinde ise, izninizle ben susayım, yerime Umberto Eco
yanıt versin Tuğrul Abimize: “Bazen bir metni yanlış yorumlamak, gerçekte onu
kurallara göre yapılmış daha önceki her türlü yorumdan kurtarmak, yeni
özelliklerini ortaya koymak anlamına gelir (bu önerme hata yapma şansı verir
bana); bu yolla da metnin çok daha iyi ve çok daha üretken ve yapıtın amacına
sadık bir yorumu verilmiş olur.” (Alımlama Göstergebilimi, s.44). İşte böyle
Tuğrul Abi, bence sen, düzeltici bir yanıtın varsa bana değil, Umberto Eco’ya –keşke
bu yanıtı daha evvel yayımlasaydınız, hazır Umberto Eco da İstanbul’a gelmişken
İtalyan Kültür Merkezi’nde bu eleştirinizi ona iletirdik, sağlık olsun- ver,
ama bir felsefi temele dayanarak yapmalısın bunu, el yordamıyla değil.
Ben
şiirde poetik tutarlılık arıyorum, şiirin ideolojik olması veya olmaması şairin
bileceği bir şeydir. Manifestoların diktesiyle şiir yazılamayacağını biliyorum,
bu konuda sizinle hemfikirim. Beni yanlış anlamışsınız. Burada beni yanlış
anlamışsınız deme hakkım var, çünkü söz konusu metin, düzyazıdır. Siz düzyazıyı
bile yanlış yorumlarken, benim imgelerle yazılan şiirden şairin karnındaki
anlama varmamı nasıl beklersiniz. Şiirin yorumlanması bağlamında Cahit
Külebi’nin herkesin bildiği bir anekdotunu hatırlamanızı isterim.
Tuğrul
Abi, benim yanlışımı düzelttiğini sanarak şöyle bir tarihi cümle kuruyor: “Türk
şiirinde Karakoç’u dışlayan aklı başında tek bir şiir sever çıkmamıştır bugüne
dek.” (8) Neyin kafasını yaşıyorsun sen Tuğrul Abi, Ahmet Oktaylar bizi
yanılttı mı yoksa. Bakın lütfen, Ahmet Oktay’ın “İmkânsız Poetika”sındaki şu
başlığa erinmeden bir zahmet bakın: “Resmi İdeoloji Tarafından Dışlanan Yazınsal
İktidarı Dışlayan Bir Şair: Sezai Karakoç” Diyecek bir şey yok. Öte yandan,
metinlerarasılık konusunda da yazmış, etkinin etkisi bağlamında okumadığımız
kitaplardan da etkilenebileceğimizi belirtmiştim. İbn Hazm, İbn Arabi ve daha
başkalarını da çok şükür okudum. Önerilerinizden dolayı da teşekkür ederim. Siz
ilk değilsiniz, başka abiler de bize kitap önerilerinde bulundu. Bu hoş
geleneğe alışkınız yani. Okuyoruz, sizi de okuyoruz ve okumaya devam
ediyoruz.
Ha,
Tuğrul Tanyol’un yazıma yönelttiği bütün eleştirilerine yanıt verecek değilim.
Ancak yazıyı aşan ve şahsıma yönelen kaba saba sözleri ise ona yakıştıramadım.
Zafer Acar
0 Yorumlar