CUMHURİYET: MERCEDES MOTORA HACI MURAT KAPORTASI
Doğu
ülkeleri, ırklar ekseninde inşa edildi. Aslında güvenlik ihtiyaçlarını da ancak
bu şekilde giderme güdülerine sahipler. Çünkü epeydir, Batı’nın dikte ettiği
cumhuriyet demokrasisinin terbiyesinden geçmektedir, Doğu. Cumhuriyet
demokrasisinin kaynağının (Atina) belli bir etnisiteye ve üst sınıfa dayandığı
bilinir. Kendi kültürel ve düşünce birikimlerini Doğu, işte bu demokrasi
bağlamında sınar. Ve sınamadan sağ çıkanlar ırkçılığın geliştirilmiş, haddeden
geçirilerek kabul görmüş ve ayrı bir bayrağı, bir yönetim şekli olan
Cumhuriyete terfi ederler.
Doğu’da son yüzyılda olan bitenler, ırkçılığın
nirvanası sayılabilecek cumhuriyetleşmeden başka bir şey değil gibi gözüküyor.
Cumhuriyet, bir ırkın basit bir yönetim lezzeti, tarzı olmaya devam ediyor.
Şimdi aynı duygusal, mitsel lezzetin peşinde Kürtleri görüyoruz. Sonra belki Kuzey
Irak’taki Türkmenleri de görebiliriz. Kaporta sayabileceğimiz Cumhuriyetle,
buna uyum sağlamayan motor diyebileceğimiz sosyal-kültürel özellikleri bir
araya getirmeye çalışacaklar, onlar. Bazen kaportanın, yani formun ağır bastığı
kısmen de sosyo-kültürel özelliklerin ağırlığının hissedildiği bir çatışmayla
karşılaşmaları da aslında bundandır. Yani mersedes motora, hacı murat kaportası
giydirmek gibi bir şeyler yaşanıyor İslam dünyasında.
Aynı uyumsuzluk farklı bir yönüyle Türkiye’de de
görülür bugünlerde. Tayyip Erdoğan’ın hangi projeye el atsa, her yönden
cumhuriyeti aşan devlet projeleriyle karşımıza çıkması boşuna değildir. Mesela
Kanal İstanbul ve yeni hava alanı projeleri bu türdendir. Ama maalesef bu
projenin etrafı, kabuk olarak Cumhuriyetle çevrilidir. Geleceğe dönük büyük
projelerin hayat bulması bu yüzden zordur. Yani uyumsuz kabuk, zengin içeriğe
meyden okuyor. Büyük projelere had bildirmeye çalıyor da. Şimdilik Cumhuriyet
demokrasinin devlet demokrasisine dönüşmesini beklemekten başka bir şeyin
elimizden gelmeyeceğini ayrıca bilmemiz gerekiyor.
Buna biz
açıkçası biçim ve içerik uyumsuzluğu diyoruz, Kur’an ise ikişerlik kanunu der.
Yani mana ve biçim uyumu gibi bir şeye denk gelir. Bir üsluba varmak olarak da
adlandırabiliriz bunu; bilgiyi, insanı, hayatla bütünlemektir diğer adı da.
Aynen şu örmek de olduğu üzere. İbni Arabi bir gün gözleri kapalı bir halde
murakabeye devam ederken, bir dervişi ona ne yaptığını sorar. O da gelmiş
geçmiş bütün insan suretlerini düşündüğünü söyler. Cumhuriyet ya da Atina
demokrasinin böyle bir temel ilkesi yok maalesef. Yani belirli bir sınıf ya da
etnisite adına tebarüz eder. Oysa Devlet demokrasisi (Kudüs demokrasisinin
modernleşmiş hali) kavim asabiyeti dediğimiz kılcal damarları ana damarda
toplar her bakıma. Yani, devlet zihniyetiyle işler. En azından büyük çoğunluğun
suretlerini rabıta etmek zorundadır. Aslında Mısır’da gerçekleşen demokrasi
arayışları ana hat dediğimiz böylesi bir kavşak sisteme (devlet) erme
amaçlıdır. Kılcal damarlar olarak kavuşulacak ana damarı yoklama
çalışmalarıdır. Bu yüzden AK Partinin Mısır siyaseti ve Mısır’da ilk deneysel
demokrasiyi gerçekleştiren Mursi’yi desteklemesi, ana damarın kılcal damarlara
olan bir katkısı olarak okunmalıdır.
Yeprem Türk
0 Yorumlar