“İMPARATORLUĞUN EN
UZUN YÜZYILI”NA KÜÇÜK BİR İTİRAZ
Batı felsefesini çoğunlukla, Batıcılık şemsiyesi altında
irdelenebilecek yazarlarımızın çevirileri ve yaklaşımlarıyla okuduk; bu alanda
çaba gösterenlerin hakkını teslim etmeliyiz, fakat aynı nedenle birtakım
sıkıntılar yaşadığımız da ortadadır. En basitinden, felsefe çevirilerindeki Öz
Türkçecilik, zaten ağır olan felsefi metinleri anlamamızı daha da zorlaştırmış,
bazı köksüz kelimelerin dilimize daha bir yerleşmesine neden olmuştur. Bugün
temel felsefi metinlerin yeni çevirileri yanında Batı düşüncesini komplekssiz, yerli duyarlıkla neşter
altına yatıran eleştirel okumalara da ciddi manada ihtiyacımız var. Çünkü
Müslüman duyarlıklı çevirmen ve eleştirmenlerin bu alanı boş bırakmasından
ötürü, Batı filozoflarını Batıcı yazarların kimi zaman kayırmacı yorumlarıyla
yanlış/eksik tanıdık ve karşıt görüşlerden yeterince faydalanamadık.
Voltaire, bizde, yakın tarihe
kadar Tanzimat yazarı Beşir Fuad’ın “Voltaire” adlı çalışmasındaki yüceltici fikirleriyle
tanınmış, Remzi Demir’in “Türk Aydınlanması ve Voltaire”i ve Server Tanilli’nin
“Voltaire ve Aydınlanma”sı adlı kitapları dışında, Voltaire için kuşatıcı
okumalar/incelemeler yapılmamıştır. Beşir Fuad’ın Voltaire hakkındaki yanıltıcı
fikirleri ise kuşaklar boyu Voltaire’e karşı gereksiz bir sempati yaratmış,
tarihçi İlber Ortaylı’ya, Osmanlı Devleti’nin modernleşmesini inceleyen
“İmparatorluğun En Uzun Yüzyılı” adlı meşhur kitabında şunları söyletebilmiştir:
“Aydınlanma düşünürleri içinde Voltaire, İslam için olumlu yargılamalarda bulunan
biri. Voltaire, Doğu’da ‘despot’ yönetimin varlığını ve özgür sanatın
bulunmamasını ‘İslam’la değil, eski Yunan kültürüne uzak kalmak ve semitik
kültür çevresinin kalıplarını benimsemekle açıklar.” (Sayfa 23, baskı 33) İşin
gerçeğini, isterseniz, Hilmi Yavuz’un “Beşir Fuad ve 'Voltaire'i” (16 Mart 2011, Zaman) başlıklı makalesinden uzunca bir alıntıyla
okuyalım: “Beşir Fuad, kitabın
'Hatime'sinde [Sonsöz] Voltaire'in Hıristiyanlık karşıtı olmakla birlikte,
İslam'a karşı olmadığını öne sürer ve şöyle der: (…) papazların garaz için
İslamiyet aleyhinde yayıp duyurdukları suçlamalara karşı İslamiyet'i Voltaire
kadar müdafaa eden kimse olmamıştır.' (…)
Durum gerçekten Beşir Fuad'ın öne sürdüğü gibi midir?
Beşir Fuad'ın Voltaire'inin yeni basımına 'Beşir Fuad ve Voltaire' başlıklı bir
'sunuş' yazısı yazan Prof. Dr. Remzi Demir, (…) Türk Aydınlanması ve Voltaire:
Geleneksel Düşünceden Kopuş (Doruk Yayınları, 1999 Ankara) adlı çalışmasında
'Voltaire birçok yapıtında isteyerek veya istemeyerek Müslüman ve Osmanlı
karşıtı bir tutum sergilemiştir' demekte ve bunun 'en önemli misallerinden
birisi[nin]' onun Le Fanatisme ou Mahomet Le Prophete [Fanatizm veya Muhammed
Peygamber, 1741] adlı trajedisi olduğunu söylemektedir. Demir'e göre bunun
nedeni, 'İslam dinini ve [Hz.] Muhammed'i kullanarak, Hıristiyanlık da dâhil
olmak üzere dinî yobazlığın yol açtığı riyakârlık ve hilekârlığa karşı
saldırıya geçmek' ise de, Peygamberimiz'i 'eli silahlı yalancı bir sofu' olarak
göstermiş olmasının 'zihinleri yaralayıcı' olduğunu da kabul etmektedir.
Isaiah Berlin de,'Romantikliğin Kökleri'nde (Yapı Kredi
Yayınları, 2004, İstanbul) Voltaire'in bu oyunu hakkında: 'Voltaire'in [Hz.]
Muhammed'e özel bir ilgisi yoktur ve oyun, hiç kuşkusuz, Kilise'ye bir saldırı
olarak tasarlanmıştı. Yine de, [Hz.] Muhammed her türlü özgürlük, adalet, akıl
çabalarını ezen, boşinançlı [batıl itikad sahibi H.Y.], zalim ve bağnaz bir
canavar olarak anlatılmıştır; der (…)
Pek iyi de, 'İslamiyet'i Voltaire kadar müdafaa eden
kimse olmamıştır' diyen Beşir Fuad, bu oyun hakkında ne düşünmektedir? Kitapta,
sadece 'ancak Taassub [Le Fanatisme, H.Y.] unvanlı trajedinin mevk'i- temaşaya
vaz'ı [sahneye konulması H.Y.] men' olundu. Her ne kadar Kardinal Fleury bu
eseri tab' ettirmemeyi tavsiye etti ise de Voltaire dinlemeyip bir nüshasını
Papa'ya takdim etti ve iltifatına da mazhar oldu.' denilmekte ve Prof. Remzi
Demir'in işaret ettiği gibi, Beşir Fuad, 'bir yorum yapmaksızın kısa bir tarihi
bilgi vermekle yetinm[ektedir].'
Yorum yapmaya gerek var mı? Beşir Fuad, Voltaire'e sahip
çıkmak adına, onun Hz. Peygamber'e karşı olan olumsuz ve aşağılayıcı tavrını
görmezlikten geliyor! Materyalist ve pozitivist aydın ahlakı bu mudur?”
Şimdi de Mehmet Habil Tecimen’in, “Dil ve Edebiyat
Dergisi”nin Haziran 2013 sayısında, “Paramiliter Edebiyat’ın Pusulası:
Aklı Tutsak Eden Akıl Çağı” başlıklı Aydınlanma Çağı’nı inceleyen makalesinde
yer alan bir Voltaire çevirisini okuyalım:
« Hadlerini
aşan Müslümanlara
Sünnetli
küstahlara
Ve bir sürü
savaşçı sevk edin
Sarıklarını
ayaklar altına alın
Öldürünüz (toz
gibi üfürün)
…..
Osmanlıların
sarayının
Bu çakasını
bitiriniz
Hristiyanlar
ve sadık bağlıları
Burada yüce
bayrağı sallandırınız
…….
Tanrı baba
(İsa) senin yanında
Sizin
meşguliyetlerinizi kollar
Ve
yardımlarınızı gözler
Kafir bir
halkı hizaya sokan siz
Adaletin
boyunduruğu altında
……
Hoşça kalın
Büyük Prens, kutlu savaşcı !
Mersin çiçeği
ve defnelerle süslü
Boğaziçini
esir almaya gidiniz :
Şimdiden
« Büyük Türk » mağlup; »
…
Sonuç
itibariyle, İlber Ortaylı, Haziran 2013 itibariyle 36 baskı yapmış bu
kitabındaki ilgili bölümü gözden geçirmelidir. “İmparatorluğun En Uzun
Yüzyılı”, tartışmalı Tanzimat övgüleri ve çıkarımlarıyla zaten yeteri kadar
Batıcılık telkin etmektedir; bizce, yanılgılar üzerinden de olsa Batılı
felsefecileri şirin göstermesine ayrıca gerek yoktur.
Aykut Nasip Kelebek
0 Yorumlar