SOSYAL MEDYA YAZARLIĞI

Yanılmışım, sandım ki sosyal medyada birbiriyle yazışan gençlerden yazarlar çıkacak; sandım ki yazmaya yavaş yavaş ısınan bu gençlik, zamanla yazmanın hazzından okumaya geçecek ve sağlam eserlerle kendilerini yetiştirip kültür hayatımıza nitelikli ürünlerle katkıda bulunacak. Yanılmışım, yanılgımın sebebini düşündüm: Sanırım, sosyal medyayı Batılı anlamda bir gazetecilikle karıştırdım, karşılaştırdım. Hani, Batı romanına ve düşünce hayatına köşe yazarları ve röportajcılar el atmış ve bugün dilimize çevrilen birçok etkileyici kitabın yazarları oluvermişlerdi ya; bu tarihsel gerçek, benim geleceği görmemi engelledi ne yazık ki. Günümüzün hızla değişen konjonktürü, tarih tekerrürden ibarettir, sözünün geçersizliğini de daha bir ortaya çıkardı.
Evet, gazetecilik, kesinlikle bugünkü anlamda gazetecilikten bahsetmiyorum, geçmişte çok ciddi bir işti; kalemin bir haysiyeti vardı. Gazetelerde köşe kapmaca oynanmıyordu. Dönemin gerçek düşünür ve sanatkarları yer alıyordu, Tanzimat ve Cumhuriyet dönemi yazarlarının romanları, evvela gazetelerde tefrika ediliyordu. Facebook ve twitter gibi akla gelen ilk sosyal medya organları, eskinin fısıltı gazeteleri niteliğinde. Yenilerin jargonuyla fake (sahte) hesapların da cirit attığı bu ortamdan faydalanmak pek mümkün görünmüyor. Sırf birkaç arkadaşımla haberleşeceksem telefonlaşmayı tercih ederim. Facebook ve twitterın birer randevu evine dönüştüğü de su götürmez bir gerçek.                                  
Facebook’un ölü kullanıcısıyım. Görüşmelere kapalıyım. Twitter’a da hiç bulaşmadım. Neden? Çünkü sosyal medyadan yazarlar çıkacak, dergilerimizde yazacak diye düşünürken, gördüm ki var olan şair ve yazarlarımızı sosyal medya kapmış. Dergiler yazı ve şiirlerle dolup taşarken, şimdi sinek avlıyorlar. Eski yazarlarımız, şairlerimiz yoruldu; yeniler de gelmek bilmiyor. Sanatkarları meşgul eden sosyal medya, kesinlikle yazmaktan da alıkoyuyor. Sanatsal üretimdeki kısırlığın temel sebeplerinden biri budur. Eskiden yazarlar dedikodu yaparlardı, sonra gidip bu dedikodularını evde deneme tadında yazarlardı; şimdiyse dedikodu o dağınık haliyle Facebook ve twitter’da kalıyor. Eskiden olsa derdi yazarlar: “Konuşmaktan yorulduk, biraz da yazalım.” Şimdiyse yazdıktan sonra konuşmaya başlıyorlar. "Yazı uçar, söz kalır" diye düşünüyorlar sanıyorum. Yok yok, düşünmüyorlar. 

  
Zafer Acar

Yorum Gönder

0 Yorumlar