Bilerekten redaktör dedim, musahhih, düzeltmen de
diyebilirdim, bu göstergeler arasındaki minik anlam farklılıklarına rağmen demedim;
çünkü muhatabım, biraz muhafazakâr, RTÜK kafalı, fazlasıyla da önyargılı, rahatsız
olsun istedim.
Aşkar Dergisi’nin
Eylül ayında çıkan Temmuz-Ağustos-Eylül sayısı, yine şahsıma ve kalem
arkadaşlarıma hakaret dolu bir karalamaya yer vermiş; yazı diyemiyorum ne yazık
ki: “Şiiri Kucaklamak”: Muhsin Mete. Bu adamı tanımam, karalamanın savrukluğundan
ve hırçınlığından anladığım kadarıyla bu arkadaş genç ve hatta toy. Bunun bir
önemi yok elbette. Muhsin Mete adlı şahıs, Türkiye Dil ve Edebiyat Dergisi
bünyesinde hazırladığım şiir yıllığını mezroyla ölçmüş, teraziyle tartmış,
somut sonuçlara varmış. Bu, istatistiğin ötesinde bir çalışma gerektiriyor,
teşekkür ederiz ona. Yıllıkta mikroskopla arayıp da bulduğu hataların yüzde
doksanı, harf düzeyinde; bilmiyor, redakte yapmak, bir un çuvalını çırpmak
gibidir, demiştim, metni ne kadar çırparsan çırp, her halükarda ufak da olsa
hatalardan arındıramazsın. Hayat da böyle değil midir, en mükemmel varlık
insanın da düzeltilmesi gereken yanları yok mudur? Yıllıkta ifade düzeyinde bir bozukluk bulamamış Muhsin Mete, işte
anlatım bozukluklarıyla iç içe yaşayan birçok edebiyat çevresinden bu yönümüzle
ayrılıyoruz.
600 küsur
sayfalık bir yıllık hazırlamanın öyle kolay bir iş olmadığını, minicik bir
karalama yazarken hissetmiş olmalı Muhsin Mete, şahsımı, şu eleştirmen
yokluğunda yıllıkta fazla eleştiriye yer vermekle suçlamaya kalkıyor. O yazılara
büyük bir fedakârlıkla aylarımı harcadığım. Bundan bir paye
umacak kadar da küçük değilim, derdimiz İslam ümmetine, edebiyatına ve düşünce
hayatına hizmet etmektir. Peki, sen Muhsin Mete, bana ve arkadaşlarıma hakaret
ederek hangi payeyi elde etmek istiyorsun; perde arkasındaki birilerine hizmet
ettiğin ortada. Yok Üzeyir İlbak yıllıklardan bahsederken Edebiyat Ortamı’nı
görmemişmiş, niçin yıllık hazırlayan değil de ilk sunuşu o yazmışmış, yok biz
kimmişiz İsmet Özel’i eleştirecekmişiz, yok Cahit Koytak’ı göğe çıkarmışmışız, yok
niçin yıllığa çeviri şiir koymuşmuşuz, boş uğraş olmuşmuş vs. zırvalamalar...
Neredeyse bize yıllık çıkarma dersleri veriyor, şu paradoksa bakın ki beni
hadsizlikle suçluyor.
küçük
İskender hakkında –Muhsin Mete, küçük İskender’in baş harfini büyük yazacak
kadar da şiir dışı biri- Mefistofeles tespitinde bulunup “Çirkeften güç alıyor,
lağımdan doğuyor adeta bu şiir” dememe rağmen onu yıllığa almamı eleştiriyor ve
yıllığa almakla aynı lağımda gezinmiş olduğumu ileri sürüyor Bay Polemikçi. İlk
örneğimiz, başucu kitabımız Kur’an’da Firavun, Nemrut, Ebu Cehil gibi
zalimlerden, cehennemin iğrenç yüzünden bahsedilmez mi. Dini eserlerde her tür
konu işlenmez mi. Kur’an, Firavun ile Nemrut’a çok yer ayırmış, Ebu Cehil’in
adını anmış da Ebu Bekir’inkini anmamış diye yaratıcıya sitemde bulunamayız ya.
Ha bir de Muhsin Mete'nin bizi karalamak için yazdığı 'aşkar' dergisinin kapağında ise küçük İskender'in büyükbabası Ece Ayhan var, buna ne demeli.
Yanılıyorsun
Bay Polemikçi, bence çok yanılıyorsun.
Zafer Acar
0 Yorumlar