DİL VE EDEBİYAT ŞİİR YILLIĞINDA DOĞAN HIZLAN SÜRPRİZİ



doğan hızlan ile ilgili görsel sonucuDil ve Edebiyat Şiir Yıllığı 2014'ün önümüzdeki günlerde yayımlanacağını gene buradan duyurmuştuk. Bildiğimiz gibi Dil ve Edebiyat'ın önceki yıllıklarında Hilmi Yavuz ve Cahit Koytak'la söyleşiler yapılmıştı. Bu yıl ise bir ilk olarak bir eleştirmenle, usta yazar Doğan Hızlan'la bir söyleşi gerçekleştirildi. Tadımlık bir bölümü alıntılıyoruz. 
...

Zafer Acar:  Dikkatimi çekti, şimdi konuşurken de çekti, normalde Behçet Necatigil’i seven biri, bir eleştirmen, Yahya Kemal’i de sever ama siz öyle değilsiniz.
Doğan Hızlan: Niye ben Yahya Kemal’i çok seviyorum.
Z.A: Şu cümleleri hatırlatayım, diyorsunuz ki, “Yahya Kemal Üzerine Dağınık ve Aykırı Düşünceler”de, ben sizden daha iyi hatırlıyorum, çünkü son zamanlarda tekrar okumuş oldum kitaplarınızı. “Bilgeliğinden söz edilen konulardaki yüzeyselliği karşısında hayal kırıklığına uğradım.” Bir. “Dünyayı algılayan, kavrayan bir şiiri yok.” İki. Bunlar beni şaşırttı, yani çok sert ifadeler ve siz de beğenmediğiniz kişiler hakkında kolay yazmıyorsunuz genelde. Herhalde beğendiklerinizi, milleti kırmayayım, bir de zaman kaybı olmasın yani, beğenilerinizin etrafında yazıyorsunuz gibi geliyor bana. O yüzden de kırıcı eleştiriniz pek yoktur.          
D.H: Şimdi şu var: Ben zaten şairlerin bilgili olmasını beklemiyorum, şunu söylemişim, Yahya Kemal’in de Tanpınar’ın da müzik  bilgisi yok. Unsur olarak kullanıyorlar.
Zafer Özdemir: İkisi de Türk şiirinde musikiyi en iyi kullananlar olarak kabul edilir.
D.H:  Yani şimdi, nerde müzik dinlemiş Tanpınar? Öğretmen okuluna gitmiş, orada Ankara’dayken, öğretmenken, birkaç tane plak dinlemiş, işte Beethoven dinlemiş, Schopen dinlemiş… ve Yahya Kemal’den Türk musikisi plağını da alıp dinlemiş. Ama onların iyi bir müzik bilgileri yok. Şairin bunu bilmesine de gerek yok bence. Ben aslında bir yazı yazdım Yahya Kemal için de. Birol Emil’i de bilirsiniz. Onunla beraber bir Yahya Kemal konuşması yapıldı, “Yahya Kemal aslında bir ölçüde bir levanten gibidir” dedim. Salondakiler “Ne diyor”, dedi, dedim, “Bakın izah edeyim. Yahya Kemal geliyor Büyük Ada’ya bayram namazını kılmak için, İsmail Hakkı Paşa diyor ki: ‘Efendim sizin gibi insanların biz bayram namazına gelmesini istiyoruz,’ diyor.” Dedim ki: “Şimdi ben papyonla bayram namazına gelsem şaşırmaz mısınız.” “Şaşırırız, doğru,” dedi Birol Emil. Aslında böyle olduğu için iyi şair. Bir yazı yazmıştım Yahya Kemal’in “Atik Valde’den İnerken” şiiri için. Hani bir ramazan gecesini anlattığı şiiri. Şunu söylüyorum: Oruç tutan bir Müslüman olsa Yahya Kemal o şiiri yazamaz.
Üzeyir İlbak: Tabii tabii mümkün değil.
D.H: Dışarıdan bakması var ya, mesafe, o yazı girmedi daha kitaplara. Yahya Kemal o uhrevi havayı seviyor ama bir ölçüde bir oryantalist gibi, şiiri de onun için güzel. Yine Ahmet Hamdi, beraber İhsaniye’den inerken, “Osmanlı nasıldır hocam” diyor? “Osmanlı bütün gün mesnevi okuyup pilav yerdi,” diyor. Osmanlı’ya da âşık bir adam değil. Bir doğum günü yapıyor, eğleniyorlar, yiyorlar içiyorlar falan, kendini kaybediyor, herkes giderken diyor ki: “Hamdi bu gece ecdadımız gibi eğlendik”. Yahya Kemal’in büyüklüğü böyle, kendini kaptırmış değil.
...
Z.A: Eleştiride Cumhurbaşkanlık Kültür ve Sanat büyük ödülünü aldınız. Bu ödüller biraz daha erken verilmeli değil midir? Yani sizin için veya başka şair ve yazarlar için söyleyeyim, güzel bir ödül insana bir saygınlık da hoş bir kimlik de kazandırıyor.
D.H: Geçen yıl Doğan Hasıroğlu’nun kitabında da var, “Mimarlar dik durur” diye. Arseven’e de ödülü götürmüşler, artık belli bir yaştan sonra, evinde verebilmişler ödülü.   
Z.A: Nobel’in de bir sıkıntısı var, onlar da öyle yapıyor.
D.H: Necatigil diyor ya “Bekler bazı şiirler bazı yaşları”, ödüller için de öyle.  
Z.A: Sizin de elbette yazarlık hayatınızda ekonomik sıkıntılar yaşadığınız, gerilimler yaşadığınız olmuştur. Yani 50’lerinde en azından verilmiş, çünkü sizin 50’nize kadar yapmanız gereken birçok işi yapmışsınız. Sezai Karakoç’a verildi. 50’sine kadar yapması gerekeni yapmış bir şair, ama çok yaşlılık döneminde verilmiş oldu.

D.H: Çok haklısın. Ben zaten çok ödül almam, hep ödül veren jürilerde bulunduğum için ödül verdim ben, ödül alamadım, onun için ödül alınca seviniyorum. Bak böyle bir ödül vardır diye.


Yorum Gönder

0 Yorumlar