ZAFER ACAR
HALK DÜŞMANLARI
Hemşehrim Niyâzî-i Mısrî’ye ve
Mehmet Ali’ye
Onca kitabım var ama
hiçbir şeyi kitabına
uyduramadım
kitapsızlar kadar
işte böyle itirafla başlamalı
insan hayatına
yükselmek istiyorsa haklılar
katına
ayaklarımın altına alınca kibri
başım göklere değdi
ağaç katillerini protesto
ettim geçen gün bir fuarda
kağıt pankartlarla karton
tanklar kitap sayfası uçaklarla
okumadığım gazetelerden
çocuklara uçurtmalar yaptım
ilk defa bir işe yaradı basın
estetik görünen hiçbir şeye
aldanma
şeklini beğenmediğin ağacın
canını yakıp gözünü oymak
sanatsa
atölye demek gerekecek işkence
odalarına
hiç kimse iyi davranmadı bize
tabiat kadar
şeksiz şüphesiz itaat etti
nesne
al işte alkışlanıyor ağaç
yerine mermer sütunlar diken mimar
kayaların derisini yüzüp iç
organlarını çakıl taşı gibi ortaya dökmek
bence vahşet
ikinci vahşet
buna heykelcilik demek
mermerle kaplı yere birkaç
balyoz vursak
çıkar gün yüzüne diplerdeki
özümüz toprak
yüzeysellikten kurtulamaz
tabiat motifleriyle süslense de beton
benzi sararmış sağlıksız
bireyler yetişir elbet şehrin damarları kanalizasyon
sanırım gelişmişlik düzeyini
gösteriyor binaların içine etmek
taş devri çoktan geçti doğadır
asıl muasır medeniyet
zaman kutuplar kadar
karanlıktı
yaktığım o şer kitapların aydınlığında
okudum Kur’anı
içim ısındı dışım ışıdı
korkmayın sesimin sahibini
arıyorum
elbet bir gün kaynağına
ulaşacağım
meleklerle sarhoş olana dek
içip sonra edebi susacağım
hadi şuracığa apaçık bir tarih
düşelim: sene 2002
Türkiyedeki dindarlar parayı keşfetti
derken bir sihirbaz gibi dünya
sahnesinde kendini kaybetti
sevdiklerime karşı su kadar
safım düşmana buz kadar katı
içime sığmayan sırlar var
kutsal kitap gibi açılacağım
günahlarımın bir suçu yok
affet onları Tanrım
sevaplardan kaynaklanıyor asıl
mahvım
geçenlerde huuuşu ile ben,
evet ikimiz
namaz kılarken sümbül kokan
camide
dalgınlığımızdan yararlanıp
cebimizi boşaltmış hırsızın biri
olabilir mi minberin
kenarından bize belediye reisi edasıyla bakan
Allahtan görmedi gözleri iri
dünyadaki cennet parçalarına
bedel ibadetimizi satıp yerdi
Allahtan cahillerin ileri
geleni en körü görgüsüzüydü
içimdeki müthiş boşluğu bilse
eminim istimlak edip peşkeş
çekerdi hadsiz bir müteahhide
para-muhafazakârlarından
oluşan yeni faiz lobisi
korkunçtur Yahudi tefecilerden
bile
sağ eliyle göstere göstere
verdiğini
alır sol eliyle can alır gibi
gizlice
azdadır azığın sonsuz hoş
tadı: az uyu az ye az konuş
kandırdı bizi toz pembe
imgelerle rüyalarımız bile
politika yapan uykuya
güvenimiz kalmadı artık
yatak odası takımımızı yaktık
gölgem ile ben ateş dansı
yaptık
oysa ben olmak istemiştim bir
ücra köşe kadar dingin
gizleyecek değilim sevgili
Neruda
yaşamadığımı itiraf ediyorum
sana
insanı öldürür gizli kalp
gizli şeker erken teşhis edilemeyen kanser
rumuzlar çağında yaşıyoruz var
mıdır bundan büyük keder
çok yüzlü-münafıkların hangi
adını söylesindi peygamber
gök maviye çaldı ama yine de
içimi yağmurlu bir hâl aldı
yılanın yuttuğu fare gibi
ruhum daraldı
gelmeli artık sonsuz ufkuyla
bir Mimar Sinan
yoksa şu yamuk kubbe başımıza
yıkılacak birazdan
kırdığı kalpten fazla üzülüyor
insan kırılan bardağa
duygusal sağırdır inanır
şıngırtıya
düşmek benim kan kardeşimdir
cennetten soyunmuş elma gibi
anne karnından dünyaya düştüm
meselâ
sanırım öldü içindeki militan
bu gidişle sen ey konformist
Müslüman
tabutunda özel şoför ararsın
mezarda çift kişilik yatak
istersin
mezar taşın olsun film yıldızı
metresin
mezarının görkemli
yapılacağından eminsin
dışı dostlarını yaksın içi
seni
insanın özünde hüzün var
zorlama bay palyaço yok başka seçenek
gerçek değilsin sen sahte para
kadar
bedene şiddet uygulamaktır
gülmek
bir kahkaha atsa şu iş hanı
keyifle uçar kapılar camlar
tuğlalar
eşyaya iyi bak insanı iyi tanı
her zaman ağlıyor değilim ya bazen
gülüyorum halimize
lunaparklarla dolu
çocukluğumuzun cennetinden
koca ağızlı azgın bir şehvet
eliyle kovuluruz yetişkinlik denen cehenneme
derken veda ederiz oyuncak
silahlara ve de barbi bebeklere
gerçekler çıkagelir demir ve
kurşun sertliğinde
rastlayamazsın en ahlaksız
filmlerde bile
topları tüfekleriyle
iktidardan ölümcül şehvete
bir tek binaları değil
savaşlar yıkar hayalleri de
bu ne garip haldir böyle
ha bire dilek ağacına karalar
bağlıyorum
ölülere değil dirilere
ağlıyorum
kahroluyorum, şimdi bir
yerlerde
biri haksız yere birini
öldürüyor ve hayatını yaşıyor
biri bira içiyor çerez diye
çakır keyif hakkımızı yiyor
ateşle dolmuş karnını tatlı
tatlı kaşıyor
biri karısını dövüyor beşikte
bebek irkiliyor
niçin ve neden bilmeden
Tanrıyı yeriyor biri şeytanı övüyor
mikrobun biri birinin kanına
giriyor
birinin çıkarılan gözleri
ötekine naklediliyor
biri alın teri dökmeden el
çabukluğuyla zengin oluyor
sonra terleyip rahatlamak için
fitnısa koşuyor
kahroluyorum, şimdi bir
yerlerde
kaderimizin tarihini hâlâ
Batılı müellifler yazdırıyor
bizim liderlerimiz katip hatta
onların sözcüsüdür iyi hatip
üç kuruşluk menfaat için
Batılı ülkelere rüşvet
verdiler canımızı kaç kere
dediler nezaket dersi almalı
azıcık Hıristiyanlaşmalı her Müslüman
cimrilik yapmayıp Filistini
Yahudilerle paylaşmalı
Allahın ayetlerini hapsettiler
Diyanet İşlerine
özgürdür söz uçar kötürüm yazı
kalır olduğu yerde
ayna gibi sen de tersinden
bakmalısın meselelere
onca kağıt fabrikası varken
sınırsız internet
hafızlık niçin hâlâ canlı bir
gelenek
diyorum Kuran mushaf şekline
getirilmeseydi keşke
kutsal sözler daha mistik
görünüyor ses halinde
ve daha hızlı yayılıyor evrene
hava yolu ile
dualarımız yağmurları alıp gelince yeryüzüne
vahiy gibi indi gök
gurbet ele gömülen Kızılderili kalbimiz damar
damar saldı kök
ben arada bir konuşurum böyle
isterseniz kulak asmayın sel
suyu sözlerime
bakın neler diyor çatık kaşlı
bir çakma imam:
“karasal iklimde bile ılımlı
olmalı İslam
insana uygun şekilde en fazla
37 derece
ateşli silahlardan uzak
durmalı aşırı güç uygulamamalı kimseye
düşman tanklarını bile sapan
taşıyla vurmalı
çünkü insanı dinden
çıkarabilir sertlik
omurgadan kurtulmalı
yağ tabakası ile sarılmalı
kaba görünümlü kemik”
üzüldüm komşumun dişsiz kalmış kör evine
ağzımı kapı yaptım gözlerimi pencere
artık o ev bakacak
o ev konuşacak benim yerime
pasif direnişe hayır, demedim hiç I would
prefer not to
kasap elinde koyunum, ya o
beni ya ben onu
cellât önünde boynum ya o beni
ya ben onu
silahlarını kuşansın da gelsin
zalim tanklarını giyinsin
eridim bittim ruhtan ibaretim ya
o beni ya ben onu
Tanrı tanımaz her cami
müdavimi oldu yönetici
cihat Allahın emri ya o beni
ya ben onu
hükümetin aç gözünü doyuramaz
memleketim
gelmeli soygunun sonu ya o
beni ya ben onu
sünnetçide çalıştım nice
keskin bıçaklar tanıdım
soyu kesilmeli soysuzun ya o
beni ya ben onu
cephaneliğim patlamış patlasın
kurşunum tükenmiş tükensin
sin kafları sürdüm silahıma ya
o beni ya ben onu
ırz u vakâr mal menâl yağma
olundu cümlesi
soyunmuşum bu yolda ben ya o
beni ya ben onu
Özgürlük Anıtına aşkla
tapanlar
Eyfel Kulesini Iraka Suriyeye
mezar taşı yaptı
sonra orkestra eşliğinde ağıt
yaktı
demiri bile taş diye
yuttururlar
Marsı da yönetiyor Ayı da
evrende bir tek galaksi var o
da Amerika
soğukkanlı Rusyadan şüpheliyim
çekingen Çinden
modası geçmeyen kefen varken
takım elbise diktirir mi
grantuvalet bürokratlar halka
Afrika bir kıta bile olamadı
bağımlı başka anakaraya
atom gibi parçalandı İslam
coğrafyası
herkes birbirinin elinden ve
ayağından tutsa
olsa kocaman bir örümcek ağı
bizlik benliği yutsa
ne han sahibiyim ben ne hamam
miras kaldı bana gam
safım ama dostlarımdan
gayrısıyla saf tutmam
artık Mevlevi gibi dönmüş
başımla bakıyorum dünyaya
koştum kırtasiyeden pergel
aldım daire çok iyi
kırdım şeytan işi cetveli düz
çizgi çok tehlikeli
onlar tazılı avcılar onlar
anlamı alnının çatından vurdular
her metne gizli koloniler
kurdular
onlar var ya onlar her hayrı
şerre yordular
onlar Amerikan patentli hüzün
istediler
markasız mutluluklara hayır
dediler
biz körüz görülen geçmiş
zamanla bile konuşamıyoruz
bir mişli geçmiş zaman
içerisinde mışıl mışıl uyuyoruz
halbuki öyle devirler geçti ki
şu yanımdan
yumruklarını sıkarak
haykırmıştı Firavuna Mehmet Alinin üstadı Musa
bir insan öldüren bütün
insanları yaşatır
bütün insanları kurtarır bir
çocuğu kurtaran
nefes alsın diye Nuh, herkesi
boğdu tufan
onların şehrinden güneşe aya
sığınırım
onların şehrinden en muhkem
sırra sığınırım
onların şehrinden Hiraya
sığınırım
onların şehrinden huruf-ı
mukattaya sığınırım
onların şehrinden kalemin
karnında kalana sığınırım
onların şehrinden Şahdamarda
akan kana sığınırım
onların şehrinden doğmayacak o
müthiş güne sığınırım
onların şehrinden kaybedilmiş
bilge üne sığınırım
onların şehrinden yaratılış
öncesine sığınırım
onların şehrinden cümleden
kopup Hu hecesine sığınırım
onların şehrinden olmayacak
hayallere sığınırım
onların şehrinden hüzünden
kaçıp kedere sığınırım
onların şehrinden ateşin
dumanına suyun ruhuna sığınırım
onların şehrinden ıhlamurların
buhuruna sığınırım
onların şehrinden bebek İsanın
bilinçaltına sığınırım
onların şehrinden içi biley
taşından bir kına sığınırım
onların şehrinden vav gibi
kutsala sığınırım
onların şehrinden Şeyh Galibin
yaptığı mumdan sala sığınırım
onların şehrinden iki aşık
arasındaki ateşli ese sığınırım
onların şehrinden Bektaşi
nefesine sığınırım
onların şehrinden his halinde
anne kalbine sığınırım
onların şehrinden aşkın ve
ayrılığın sahibine sığınırım
onların şehrinden görüntüye
dönüşüp bir kara göze sığınırım
onların şehrinden onlar bir
gün gelecek bize sığınacaklar
ama bizim bağrımızda cehennem
kadar yakıcı aşk ateşi var
adım Yusuf olur ümidiyle
kuyulara attım kendimi kaç kere
41 derece ateş içerisinde çiçek açtığım halde
İbrahim diye çağırmadı beni kimse
savaşlarda yoksa kazanan ben kimim o zaman
kendimi takdim etmemin yok anlamı
insanın en yabancı yanıdır adı
beden kitabıma mühür diye basılan
yaralarımdan beni tanı
masum bile olsam yanarım elbet
cehennemin dibine bir taş gibi düşmektir derin
derin düşünmek
tren kaçmıştı yıllar evvel
önümde yoktu benden başka engel
kendimi geçmek için koştum kaç kere
bedenden geçmek için coştum
varlığımı sadaka niyetine dağıttım fakire
alın teriyle oyulmuş yüzümün çizgilerinde
deli divane gezinmekteyim
aklın karanlık vadilerine düşmüşçesine
başımın altında ezilmekteyim
kısa ömrüm alınyazımı okuyup yazmakla geçti
aşık olduğum her kadını sandım ilham meleği
içime gömdüm onlar için canını aldığım demet
demet çiçeği
dün küfürdü bugün kafir nasıl inanayım yarına
çok iyi anlıyorum doğaya sığınan
natüralistleri
ağaçların sapasağlam duruşuna bakınca
diyorum kaypak
insandan kat kat üstündür lahana
göğe gönül verdiyse bir ot eğilmez asla
geçse önünden Büyük İskender devletler zapt
eden ordusuyla
dayadım sırtımı bir çiçeğe yıkın beni hadi elinizdeyse
materyalizm namlusunu ne zaman
çekecek insanlığın kafasından
çekecek insanlığın kafasından
kendi parmağımız beklemekte ceset kadar soğuk
tetikte
“benim bedenim” demek de bir çeşit fetiş
mülkiyet
halbuki üzerimizde yakınlarımızın hakkı var
toplu katliam anlamına gelir tek başına
gerçekleşse bile intihar
her ömür 21 Aralık kadar kısacık bir gün acele
etmeye ne gerek var
ama doğuştan intihar mahkumu Woolfun
köprüden kendini çakıl taşı gibi atışına
kim saygı duymaz
bazı bedenler karışır ırmağa
toprağa uymaz
balık olmasan da bir
gün düşeceksin Azrailin ağına
ölmeden ağlamalısın ey insan
kendi cenazenin ardından
mezara girmeden dirilmek istiyorsan
mezara girmeden dirilmek istiyorsan
evrenin şarteli mi attı kıyamet vakti mi
gelip çattı
a dostlar yıldızlar nereye kaçtı
öyle bir karanlık var ki zift gibi
bulsak geceyi gaz lambasına koyup
aydınlanırız
her şey tuhaflaştı
kırılan bardaktan kan yerine su aktı
masa örtüsü genişliğince şaşırdı sürahi
elimden kayıp giden şu dünya sahiden
var mıydı bir zan mıydı yoksa
melekleriyle tam tekmil ahiret işte burada
ekmek rızktır Allah verir ama cennet emektir
kim demiş mühimsemek gülümsemektir
öyleyse neyin nesi aşıklardaki hüzünlü hal
markete gidiyormuşsun soru kardeş para
vereyim de bana birkaç cevap al
bilmem neden kasım kasım kasıldı mayıs ayında
gül açan dal
bilmem neden bahar-anne tomurcuklara bakıp
şımardı
bilmem neden sonbahar-baba esip gürledi
komikti işte olup biten her şey
yüzümün ortasına kondurulmuş burnuma bakıp
bakıp güldüm
kurumuş bir çeşmenin gözü olamadığım için
üzüldüm
umursamazdı beni kimse ölsem bağıra çağıra
sözümü anlasın diye kulak verdim sağıra
dünyayı yoksul halkımızla paylaşmayanlara dar
etmeliyiz ahireti
mitingler düzenleyip verdirmemeliyiz
cenneti
avukata gerek yok hakkımız var savunacaktır
bizi
alacaklarımız var ele verecektir sizi
arttıkça arttı kalabalıklar mahşer günü yakın
ölmeden evvel de çekileceksiniz hesaba
Harvard ya da Oxford mezunu olmasam da
muhasebeden en az bir azap meleği kadar
anlarım
aklım rakamlara kalbim harflere yakın
milyonlarca yıldır dönüp duruyor ya dünya
nerden buluyor bu enerjiyi hadi gel de
şaşırma
bilseniz kaç defa tükendim ben genç yaşımda
baharda hafif yağmur yağıyorsa
atalarımın o ılık kokusu yükselir topraktan
ölüm gibi gelip dinlendirir beni sonsuz bir
an
ne çıkar çamuruyla karıyla kış beni yorsa
kurumuşken birden çiçek açan ağaca
mutluluklar dilerim
tüten ocağa mutluluklar dilerim
yanmayı beceren oduna mutluluklar dilerim
pişip ekmek olmayı göze alan una mutluluklar
dilerim
yağan kara yağmura mutluluklar dilerim
insan olmaya çalışan çamura mutluluklar
dilerim
kara kışta halka soba olana mutluluklar
dilerim
özgürlük için damardan taşan kana mutluluklar
dilerim
her dem inleyen neye mutluluklar dilerim
bol yataklı hastaneye mutluluklar dilerim
bire bin kere mutluluklar dilerim
savaşta barış için ölen ere mutluluklar
dilerim
bir gün merkez olacak kenara mutluluklar
dilerim
dualar ile kapanan mezara mutluluklar dilerim
yaşlının dulun gözyaşına mutluluklar dilerim
zulme korku salan dağ başına mutluluklar
dilerim
yok olmak pahasına derin derin düşünene
mutluluklar dilerim
ana rahmine atom kuvvetinde düşene
mutluluklar dilerim
zulmün elinde patlayan bombaya mutluluklar
dilerim
bu gece vakti dolunaya mutluluklar dilerim
gözyaşını pınara çeviren drama mutluluklar
dilerim
evlenene boşanana mutluluklar dilerim
umuda mutluluklar dilerim
bay trajediyi memnun etmesi şartı ile
mutluluklar dilerim bayan komediye
güneşten önce doğarız her sabah
es-salatu hayrun mine’n nevm
es-salatu hayrun mine’n nevm
çağrısına kulak vermez mi
yayını düşmana germez mi
güneş günahtan çekinmez mi
Allah bir sıcaklıktır aaa canım
aradan çekilse güneş bile olsan donar kanın
Allaha küfretmenin –haşa- cezası yok
Allah Allah diye kazanılan bu vatanda
bizi emzirdi yıllarca baba katili anayasa
dünyanın her yanında şeytan
korunuyor ordular tarafından
evet tek hakikattir yasalara iman edip
Tanrıyı reddetmek
bu zehir özlü sözle başladı yeni medeniyet
doğası gereği pragmatiktir insan
kullanır dili niçinsiz nedensiz kelimeleri
Allaha iman denilince pratik akılla başlar
türlü sorular yöneltmeye
bense aradım aramayı kaos doğurganı hortumlar
coğrafyasında
ne özel aracım vardı ne ekipmanım tek
başımaydım
şimdi ayrılığım ama dün aşktım
eşyaya daldım dalgalı denizler aştım
kalmadı girmediğim bahçe uğramadığım kıyı
kaybedince anlamımı buldum Tanrıyı
akşamdı gözlerime karanlık kaçtı
artık daha bir gözü karayım
aşktan değil bu defa öfkeden alevlendim
yağmuru kızımın saçları sanıp sevdim
ey sisler içerisindeki, dünün yüzüdür hüzün
bu yüzden kederliyken iki defa daha
tehlikelisin
yeryüzündeki bütün alçakları vur
Everest senin yüceliğin karşısında çukur
yükseklik korkun varsa çıkma kanatlarıma
iyi bak taze ot ver uzaklardan buraya hayat
taşıyan atlarıma
köstebeklere uyup gizlice yerin altından
gideyim dersen geri kalırsın
ne kadar yükselirsen o kadar hızlı yol
alırsın
saatte bin kilometreyle giden uçakları düşün
her an başka bir yerde olabilirsin yüceldiğin
gün
ama ne denli yükseklerden uçarsan uç
mazlumları bombalıyorsan alçaksın
sıkıntı yok tek başıma değilim ya bu
bataklıkta
sivrisinek şirketi ayırt etmeksizin herkesin
kanını emiyor
bu işçi şu memur bu çiftçi o esnaf demiyor
eşitlik için savaşır elbet Demoklesin kılıcı
var elinde
sıkıntı yok yaşlanıp ölüyoruz koro halinde
sıkıntı yok torba torba yasa geldi
sıkıntı yok bütçe genişledi çoğalan para
cepleri deldi
sıkıntı yok çelik kasada korunmakta Kuran
Kabede Allah
sıkıntı yok şanlı ezan Türkçe okunmayacak
sıkıntı yok namaz kılıyor beş vakit
Süleymaniyede Sultan Ahmet
sıkıntı yok ekonomi yapmak gerek 12 aya
çıkarıldı oruç çok mübarek
sıkıntı yok sofrada az salaklık salatası
hurma çokça cehalet
sıkıntı yok biz hem emeğiz hem besmele ile
yenilecek ekmek
bizi mutlu etmeye yeter
rakı içenin değil de bir sofinin midesine
inmek
doğdum, dünya daha bir kalabalıklaştı, ölerek
azalmalıyım
hastalığı görünce kaçar sağlık denilen kaypak
ölüm karşısında direnemez hiçbir hayat
saçlarımız dökülüp seyrelir dişlerimiz başlar
çürümeye
rastlamadım ak sakallı ihtiyar olup da
cesedinin kokusunu alamayana
çocukluğumdan bu yana uyku sorunu
yaşamaktayım
çünkü bombalar patlıyor coğrafyamda
zamanı geldiğinde ölüm uykusuna dalamazsam ya
Allahtan ölüm artık çok zengin
uzak denizlerde filolarla geziyor
savaş uçaklarına biniyor ölüm
uluslararası ilişkilerle güçlü ortaklar
ediniyor
yeni taktikler geliştiriyor
teknik açıdan gelişmiştir Batılıdır ölüm
kurşun hızıyla her bedene saplanır ölüm
görünce Hak için çile çeken çiçekleri
daha bir bağlandık direnişimize
acılar berkitir belki
asıl ölümümüz güçlendirir bizi
sevgili Einstein duyduğuma göre öteleri de
laboratuvar yapmışsın kendine
eminim daha bir artmıştır bilgin
parçalamak değil birleştirmekmiş yeni ilgin
yine de bir sorum var sana: serçe
parmağımdaki atomlar patlasa
kaç defa yok olur Galileoden bu yana bir
türlü düzelmeyen şu dünya
bir öğretmenim ben yaşamak hakkında hiçbir
şey bilmem
diyerek başladım hep ilk derse
bilimsel yalanlar ile kimsenin kanına giremem
bir tek mektepte var bir üst sınıfa geçmek
sıradan biriyseniz gerçek hayatta sürekli
sınıfta kalırsınız
patronluk yapar size hizmet etmesi gereken
emek
seçkinlerindir güzel plajları ve kızlarıyla
deniz
siz zaten yaz kış demeden kan ter içinde yüzmektesiniz
şu gök iyi şu kuş yıldızlı pekiyi ama siz
kötüsünüz baylar
secde eden ırmak iyi balıklar iyi ama siz
kötüsünüz baylar
cömert ağaç iyi meyve iyi ama siz kötüsünüz
baylar
çift şerit yollar iyi köprüler gayet iyi ama
siz kötüsünüz baylar
fabrikalar maden ocakları iyi ama siz
kötüsünüz baylar
kuru ekmek iyi açlık iyi ama siz kötüsünüz
baylar
kurt iyi kuduz köpek iyi ama siz kötüsünüz
baylar
verem iyi kanser iyi ama siz kötüsünüz baylar
tonton bombalar sevimli silahlar iyi ama siz
kötüsünüz baylar
ağrımak iyi ağlamak iyi ama siz kötüsünüz
baylar
kader ve kaza iyi ölüm çok iyi ama siz
kötüsünüz baylar
sırat köprüsünde koşmak iyi düşmek iyi ama
siz kötüsünüz baylar
cehennem iyi azap melekleri iyi ama siz
kötünüz baylar
BİR her zaman iyi ama siz ÇOK kötüsünüz
baylar
biz her zaman azız biz her zaman aziz
ama siz kötüsünüz baylar
bilmekteyiz her türlü ölümde bizim de payımız
var
okun yaydan çıkmasında payımız var
işçiyiz hepimiz silah üretiminde payımız var
raydan çıkan trende payımız var
doğanın dengesini bozduk psikiyatrlar iş
başına
atom hidrojen bombası yaptık
mışıl mışıl uyuyan mağaraları uyandırdık
dünyanın kalbi kırıklarla dolu
depremlerde bile payımız var
siz kötüsünüz baylar
yeryüzünün korku ve titremesine
deprem dedik
halbuki metafizik gerilimini ispatlar bağrında
açılan her gedik
bombalar ölüm ve ötesi için patlar
denizin Türk olduğu söylenmekte
gelgit saldırıları ne çok benziyor hilal
taktiğine
öyleyse tsunamilerde payımız var
ama siz kötüsünüz baylar
su sesi gül kokusu gün ışığı yardım edin
insanlığa
kitaplar defterler ve kalemler yardım edin
insanlığa
kalbi yumuşatan vahiy ve ilham yardım edin
insanlığa
sevgi ile nefret iki iyi dost olabilirsiniz
yardım edin insanlığa
anneler, iyi kalpli çocuklar doğurarak yardım
edin insanlığa
güçlü devletler zulmü bırakarak yardım edin
insanlığa
silahlar tutukluk yapın idam ipleri kopun
yardım edin insanlığa
ordular boş verip emirleri yardım edin
insanlığa
kuzey rüzgarları çöl sıcakları yardım edin
insanlığa
serçeler güvercinler kumrular yardım edin
insanlığa
insan olmak istiyorsanız yardım edin
insanlığa
üstündeki eski püskü elbiseden başka evi
olmayan arifan
adaletsizlikler yüzünden düştü Yusuf kadar
derin bir derde
arzulayana değil makamı, makamın
arzuladığı kişiye vermektir aslolan
Gazaliden duyduğuma göre
olmaz liyakatsizde ar, emrindekileri ısırır
amirlerine kuyruk sallar
kendileriyle tokalaşmak isteyen halka köpek
muamelesinde bulunurcasına
ürkek ellerini kemik gibi uzatıyor
bakanlar
insana hep kışı yaşatır böylesi donmuş anlar
görüyorum dünya halkları kan ağlıyor
Nuha gerek kalmadan bir defa daha kopacaktır
tufan
sanma ki soy soptur bengisu
bazen kan bağı boğar adamı
senin ev halkın midedir kandırma beni değil
börek çörek
benim halkım kocaman bir yürek
senin ev halkın otel restoran zincirleri
kurdu
benim halkım belediyenin dağıttığı makarnayla
karnını doyurdu
senin ev halkın mersedeslere audilere bindi
benim halkım trenlerden otobüslerden indi
senin ev halkının metresleri bile vardı
benim halkımın çoğu bekardı
senin ev halkın suçtu
benim halkım ceza
senin ev halkın zoru görünce kaçan bir
cemaatti
benim halkım yüzlerce yıldır bulunduğu yeri
terk etmeyen cami
senin ev halkın kombili ömür
benim halkım bedava kömür
hiç haram yemedik sözümüz helaldir
elhamdülillah
bulunmaz özümüzü zehirleyecek kibir
elhamdülillah
biz nefsimize ruhumuzu üfledik elhamdülillah
kimse açamadı iç kalemizde gedik
elhamdülillah
idam edilirken bile hiç düşünmeden dedik
elhamdülillah
yatakta da ölsek makamımız şehitlik
elhamdülillah
devlet biziz düşmedik daha hükümete
elhamdülillah
düşmanlarımız giremez cennete elhamdülillah
intikam için kendimizi cehenneme attık
elhamdülillah
namussuz şeytanı nurumuzla yaktık
elhamdülillah
arada bir bakın kamusa bir zahmet
bir cinayettir baylar haksız mülkiyet
yağmurdan, kar suyundan çiçekler yapan
tabiata hayranım
bıktım tohum tutmayan vücudumdan
toprağa değil elbet çile çeken tohuma ait
çiçek
tek mülkiyettir emek
halkının %99.9’u aç ülkelerde
garibandır kapitalistler hep azınlıkta kalır
nasıl üzülmeyelim üç beş ailenin haline
varlık içindeki canlarını bir büyük yokluk
alır
her kalas siyasetçinin içinde dansöz ruhun
olmasını
açıklayamaz diyalektik felsefe bile
öyle hızlı işleyişi var ki hınzır siyasanın
yanında yaya kalır kısa mesafe dünya
şampiyonu şeytan bile
üstelik içine mayın döşemişler her yasanın
ayaklananları havaya uçursun diye
geçersek son birkaç yüzyılı ölüm anı gibi
özet
Türk
güler yüzlü mutsuz millet
tek bir oyu var Hakkın niçin kapısını çalsın
siyasa
başını secdeden kaldırmazdı
milyarlarca melek oy kullansa
sizin kadar para kazanamadı din işlerinden
sömürge geleneğine sahip papaz efendiler bile
Hıristiyanlık tükendiği için yeni pazar
arayışı içerisinde
sizin yüzünüzden tecavüze uğrayan İslam
toprakları Haçlı seferlerine gebe
biz ar için varız onlar kâr için var
evet aynı camiye gitsek de onlarla cemaat
olamayacağımız bir gerçek
Hak adına dostluk adına halk düşmanlarını
ihbar edelim Tanrıya
elimizde dua denilen evrensel bir iletişim
aracı var
inan: hiç gerek yok tedirginliğe
gazeteciliğe girer suçluları jurnallemek
üstelik sanatsal bir şey olsa gerek
amel defterimizi bir hattat titizliğiyle
doldurduğuna göre
sol omuzumuzdaki melek
günahkârım ama yalan söyleyecek değilim
eğriyim bende de var su gibi alçaklığa eğilim
baki mi kaldı sanki Kızılderililerden sonra
kovboylar da öldü
kibar kadınları beyefendileriyle bankalar soyup
çırılçıplak bırakıyor halkı
karnı doyduktan sonra yarını Allaha
bırakan hayvanlara hayranım
evet var onların dünyasında da var karınca
ırkı gibi kapitalistler
boşuna beni kırmızı bültenle aramayın
kalbim neredeyse ben akciğer gibi soluk
soluğa oradayım
insan hüzne muhtaç mutluluk insana aç
durmak ölümcül hastalıktır yok cepheye
koşmaktan başka ilaç
hava -20 derece de olsa üşümez evi yanan biri
bizim ciğerimiz yanıyor iyi mi
ısınır etrafımıza oturan çoluk çocuk
karları yün mont giyinip üstümüze gelse de
soğuk
sıcak yemek mi, Amerika kıtası kadar bir
HAYIR
bizim Doğuda sadece bombaların düştüğü yer
tüter
bir Fransız gurme gelsin de tatsın fırından
yeni çıkmış cesetleri
tıp fakültelerinde Mesihlik dersi de
verilmeli bence
şu kutsal kapitalist savaşlar sayesinde
ölüden başka gelip giden yok hastaneye
ötelerle bağlantılı bir yarık var kafamın
içinde
gözümün önünden geçiyor gelecek zaman ürkütücü
bir görüntü halinde
dakikalar saniyeler saliseler arıyor bozulan
saate derman
kibirlenecek değilim her an herkese gelebilir
ilham
bir tek ölürken vahye muhatap olur insan
bizim için zaman Muhammedin ruhuyla başlar
Âdemin bedeniyle mekân
olaylar yalan kişiler figüran
sizindir evet sizin
devlet limitet şirketi
yiyin gözünüzle eliniz ayağınızla yiyin
uzun upuzun burnunuzla karıştırın memleketi
zaten oldu bitti kaos imkan demekti
ölüm ve kan kârlı iki ticari meta
para basıyor silah fabrikaları
askerler cahil
okuma yazmayı yeni öğreniyor alfa beta
her zaman küçük esnaf zararda
toplu mezarlardan dolayı tarihe karıştı
mezarcılık sanatı da
varoluşçulara göre varoşlardan geçmeyenler
var olamazlar
polis dayağı çivi yapar insanı hayata sımsıkı
bağlar
bunları söyleyebilirim
dokuz yaşında ekmek parası için sokaklarda
karaborsa çalışan 33 kilocuk ben karakola
alınıp tekmelendiysem
aklıma geldikçe hâlâ acıyorum o çocuğa
yaşasın başkan Reagan bakan Evren
halk otobüsüne binmesi gereken devlet
tankla dolaştı sokaklarda ah ne büyük kudret
en çok da saflığınız kirletti memleketi
satılmaktayız kim çıkaracak üstümüzden şu
etiketi
indirim mi güldürmeyin beni şekerin bile
fiyatı tuzlu
ama insan her devirde ucuzdu
görüyorum amirinize beş vakit taptığınızı
makamı mihrap yaptığınızı görüyorum
cenneti çok ucuza sattığınızı
bütün paranızla cehennemden köşk aldığınızı
görüyorum
Allahın varlığını malın mülkün yokluğunu
hatırlatırım size
helalin lezzetini haramın leş etini
hatırlatırım
dava için aç kaldığınız günleri hatırlatırım
kuş tüyü yataklar unutturur hapisteki
ranzaları
geçmişte kalan sizi hatırlatırım size
post olsanız da eski düşmanlarınıza dost
olamazsınız
bezm-i elestin tatlı sarhoşluğunu
mahşer gününün nahoşluğunu hatırlatırım
aşk adlı bir barmenden duyduğuma göre
günah ile sevabın kokteyli zehir tadındaymış
hatırlatırım size
melek kılığına girebilir şeytan
birbirine karışabilir nefs ile canan
kendinize gelmeniz için kelime-i şahadeti
hatırlatırım size
maviliklerde serinlemek isteyen gölgenizi
itin denize
ah nasıl da boş geçti benim şu delikanlı
çağım
zaman karşısında hallaç pamuğu gibi dağılan
dağım
devrimciydim devlet yıkıp devlet kuramadım
sallama sapan ile bir savaş uçağı bile
vuramadım
ah nasıl da boş geçti benim şu delikanlı
çağım
şimdiye dek kurşunlanmalıydım ne diye hâlâ
sağım
ceylanlara kandım çölde hiç aslan avlayamadım
üç beş düşman askerinin canını bile alamadım
bir kan gölüne ağız tadıyla dalamadım
ah nasıl da boş geçti benim şu delikanlı
çağım
aciz değilim her şeyi Tanrıdan bekleyecek
kadar
benim hâlâ kaslarım kudretli kollarım var
affetmek büyüklüktür ama ben küçüğüm
düşünün ki her yanım cam
en sağlam yanımdır intikam
onlarla mücadelenin tek yolu cehaletse
rahat ol ey halkım
unuturum savaşta adımı bile
onları seveceğim çok seveceğim
cehennemi bir ateşle seveceğim
kalbimin derinliklerinde bekleyeceğim
atalarımın zamana dönüşen beden toprağı
işliyor kum saatimde
biziz Azrailin gizli ortağı
dirileceğiz onları öldürünce
bize yakışmaz kuru kuruya ölmek
kanamadan göçmeyiz öte aleme
cennet gazisi yapar insanı şehadet
evim bildim cepheyi selam edin aileme
hatıralarla geldim buraya
bilinçaltımın mayınlarıyla
içime oturdu atom bombası gam
öldürülen atalarımdır hafızam
içimize kameralar yerleştirmişler yesinler
aklımızdan ve kalbimizden geçenleri korku
filmi sanıp izlemişler
ama daha çekmedik en kanlı sahnemizi
ey katip meleği ben söyleyeyim sen senaryoyu
yaz:
kansız doğum olmaz
uzaktan uzağa gözlüyorlar çifteli tüfek gibi
çorbalık tavşan sanıyorlar beni
bırak kursunlar sofra hayallerini
dedemin duvarda asılı duran asırlık tüfeğine
tutsak düşmüş fişeğim ben
evlat bas tetiğe
sonsuza dek mücadele edeceğim
şimdi ihtiyar bir savaşçı olsam da
artık ben varım gençliğin yenilenen kanında
yığınlar çürüktür yığınlar yeryüzüne yük
tek başına kalan insan gökyüzü kadar büyük
iyi ki doğurmuş anam beni
yoksa kim severdi böyle deli
pespaye haldeyken
kullanılıp bir kenara atılmış şu seni
ey halkım
“ey halkım” diyen bu ben senindir
sadece zamirler mi bütün isimler filler
senindir
bu kutsal kitaplar omzumdaki defterler bu
kalemler senindir
öğrencileri öğretmenleriyle bu hüzün okulu
senindir
bu sokaklar caddeler bu acı taşıyan bu
kamyonlar senindir
bu dağlar taşlar bu akıllı ağaçlar senindir
bu ırmaklar denizler balıklarıyla senindir
daldaki meyveler tarladaki gün görmüş buğdaylar
senindir
bu sömürülen atölyeler bu çalışkan fabrikalar
senindir
bu polis senindir bu asker senin yediğin
kurşun senin
avmler bankalar senin
elektrik su doğalgaz faturaları senin
şehir senin ülke senin
Allah ile peygamber senin
melekler uşağındır senin
İbrahimin baltası Davutun taşı senin
makam arabaları özel şoförler senin
dubleksler tripleksler hizmetçileriyle
senindir
plazalar gökdelenler akıllı evler senindir
belediye devlet etiyle kemiğiyle senindir
kıyamet koptu haberin yok
bu ne aymazlıktır böyle
sur üflendi haberin yok
savaş davullarıyla mı gelelim söyle
mahşer günüdür ey halk
mezarından ayağa kalk
konuşmak sensin gevezelik onlar
koşmak sensin durmak onlar
tazelik sensin çürümek onlar
helal sensin haram onlar
hak sensin şeytan onlar
aşk sensin ayrılık onlar
görmek sensin körlük onlar
bütün zulümler ölümler onların
açlık fakirlik ordusudur onların
tuzaklar onların savaşlar kuludur onların
şeytan ve silahlı askerleri onların
Nemrut Firavun onlarındır Karun
anayasa onların hakimler savcılar onlarındır
kanun
ince ve kalınbağırsaklar kanalizasyonlar
onların
organ mafyası insan kaçakçılığı uyuşturucu
ticareti onların
korkmayın
“Allah anı bin bir belaya ata
Kısmeti tükene vadesi yete
Yetmiş seksen sene döşekte yata
Yata da kalkmaya diyelim Allah”
realist yaşayalar ama sürrealist kazalara
uğrayalar
canları burunlarından fitil fitil gele
dünyada ne kadar rahat yaşadıysalar mezarda o
kadar daralalar
mahşer günü bir kötürüm ola onlar yerlerinden
kalkamayalar
kibirden gebereler sürüm sürüm sürüneler
şehitlerimizin önüne kırmızı halı serileler
Meryem anaya bile kulp takarlar
kundakçıdır onlar cehennemi bile yakarlar
bu yüzden Allahın nuruna atılmalılar
kara dumanlara katılmalılar
inşallah közün içinde doyuma ulaşır aç
gözleri
kendi irinli kanlarını içip kendi etlerine
doyamayalar
cehennem ateşinde çocuklarının çığlıklarını
duyalar
göz pınarları kuruya ağlayamayalar
gökdelenlerden biz-işçi-kölelerine kibirle
bakanlar
fabrikanızın dumanıyız biz istersek
boğabiliriz sizi
çıkardığınız orman yangınlarıyız yakabiliriz
sizi
fay hattıyız bir yumruk vursak yıkarız cam
şatoları sizi
taşı toprağı bilge mağaraları şirin
canavarlarıyla yeraltıyız biz
niçin dağlara çıkalım ki bilinçaltımızda
birçok mağara var
oku dendi bir hoş yanılgıyla şiir yazmaya başladık
öldürdüğünüz çocukların çelik uçlu
çığlıklarıyız
taşa vurduğunuz baltanın cehennemden gelen
çıngısı
kara bulutların ak sakallı öfkesiyiz
yağmurlu fırtınalı denizlerin dip sesi
yarasaları savunan karanlık yasaları
yakacağız
barış güvercinlerini vuranları adalet
sarayının duvarına çakacağız
zalime ders niteliğinde son derece sanatsal
işkenceler yapacağız
mazlumlar gezip kültürlensinler diye kanlı
canlı bir sergi açacağız
gelecek zamanı şimdi yaşamaktayız
asgari ücretli kölelerdik kırdık zincirlerimizi
gönüllü askeri olduk Hakkın
paralı düşmanı bankaların çelik kasalarına gömeceğimiz
gün yakın
///////////////////////////////////////
dedim ya onca kitabım var ama
hiçbir şeyi kitabına
uyduramadım
kitapsızlar kadar
sanmam ki bu kitap da bir banknot kadar işe
yarar
0 Yorumlar