EDEBİYAT DERGİLERİNDE BAYRAK DEĞİŞİMİ

mustafa kutlu ile ilgili görsel sonucuEdebiyat dergilerinin uzun yıllar kendini tekrar ederek yayımına devam etmesini ve hele de başka bir imzaya geçmesini pek doğru bulmuyorum; dergi, kurucusunun enerjisi ve ömrü kadar çıkmalı. Ötesi zorlama. “Varlık” Yaşar Nabi Nayır’dan sonra sadece geçmişteki zafer dolu günlerinin hatırına ve yayınevine katkı için çıkıyor gibi. Gerçi 1950’lerle birlikte 20’li yaşlarını yaşayan “Varlık” miadını doldurmuştu, ancak kurucusu dergiye büyük bir tutkuyla bağlıydı.
“Türk Edebiyatı” dergisinin başına Ahmet Kabaklı’dan sonra kim geçerse geçsin eskisi gibi olmuyor. Eşref Edip tarafından Sebilürreşat’ın Mehmet Akif olmadan çıkan ikinci dönemi de bir ses getirmemiştir. “Türk Edebiyatı” dergisi Beşir Ayvazoğlu ile bir ivme kazandıysa da kısa soluklu oldu, eksiklerinden bir türlü kurtulamadı, şimdilerde ise Bahtiyar Aslan’ın editörlüğünde yoluna devam ediyor. Bahtiyar Aslan’ın şiir dışında bir ürün sorunu yaşayacağını sanmıyorum, derginin ardında edebiyat içi olmasa da bir akademisyenler ordusu var. Bir de Bahtiyar, bir editörde olması gereken alçakgönüllülüğe sahip, sıcakkanlı, dolayısıyla şair ve yazarlarla kolay diyalog kurabilmekte. Bu da dergiye ürün akışı anlamına gelir.
“Hece” usta öykücümüz Rasim Özdenören’in himmetinde ciddi bir değişim yaşadı, mizanpaj bakımından sıcak bir kişiliğe kavuştu, demek ki yıllar içerisinde dergiye yönelttiğimiz eleştirilerde haklıymışız. Öylesine edebiyat dışı çıkıyordu ki dergi, hâlâ tam anlamıyla yola girmiş de diyemeyiz.   
“Dergâh” demek, Mustafa Kutlu demektir. Mustafa Kutlu, bu yılın başında derginin yabancıya gitmediğini ironik bir dille belirterek dergi yönetimini hemşehrisi Ali Ayçil’e bıraktı. Demek ki diyorum, Sosyalist İslamcılık, Anadoluculuk, kavmiyetçiliğe kadar vardı. İsmet Özel ise hani İslamlıktan öte Türkçülüğü keşfetti ya bu yolda. Hemşericilik bu memleketin illeti, mesela hangi bakanlığa, belediyeye gitseniz önemli mevkilerde Karadenizlilere rastlıyorsunuz. Adamlar bizim gibi mi, hakkını veriyorlar, hemşehrileri Tayyip Erdoğan’a tapıyorlar adeta. “Dergâh” Mustafa Kutlu’nun özverisiyle bir okula dönüşmüştü, irili ufaklı şair ve yazarların uğrak yeriydi, ancak “İtibar”ın kurulmasının ardından kan kaybetmeye başlayan bu okul resmen olmasa da fiilen kapanmıştı, şuanda da bir anonim şirketinin bünyesinde tıpkı “Varlık” gibi yayınevinin bir piyarı olarak cılız halde çıkıyor. İbrahim Tenekeci gibi akranlarının aksine bir kadro oluşturamayan Ali Ayçil’in içi boşalmış bu dergiye toy gençlerle canlık katmaya çalışması bir sonuç verir mi, bekleyip göreceğiz. “İtibar” olmasaydı belki işi biraz daha kolaydı, ancak kendini “Dergâh”ın temsil ettiği fikre yakın hisseden yetenekli gençlerin soluğu “İtibar”da aldığı bir gerçek. Üstelik beş sene evvel Mustafa Kutlu’dan sonra “Dergah”ın başına kimin geçme ihtimali olduğunu sorsalardı, İbrahim Tenekeci ya da Hüseyin Akın derdim. Bu iki şair genç yetiştirme ve insanları organize etme kabiliyetine sahip. Dergicilikleri ve birikimleri ise zaten malumunuz. Başka, hayır bu iki isimden başka bir isim aklıma gelmezdi. Kader ile kazaya kimsenin aklı ermez.
Sadece futbol sahasında değil ayak oyunları, her yerde. Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki dostlar, dost ile düşman, münafık ile Müslüman karışmış birbirine. Allah bizi feraseti silahlanmış, bileği sağlam kullarından eylesin.  

Zafer Acar

           


Yorum Gönder

0 Yorumlar