Başbakan
(!) Davutoğlu da bir bakandı aslında, adı konulmasa da ülkemizde başkanlık
sistemi bal gibi işletiliyor, bari bir düzene sokulsa. Burada başkanlığın getirileri-götürüleri
hakkında konuşacak değilim, bu sisteme geçsek iyi mi olur kötü mü, bunu siyaset
doktorlarına sormak lazım, zor bir mesele. Biz birçok köşe yazarı gibi kolay
meseleler üzerine düşünelim: Ahmet Davutoğlu.
Bence
Davutoğlu ne aşırı bir övgüyü ne de sövgüyü hak ediyor, var ile yok arası bir
münzevi gibi yaşadı, böylesi siyasi şahsiyetler, en yakınları tarafından bile
eleştirilir, hatta düşürülmeye çalışılırlar, tarihte bunun birçok örneği var:
Yavuz Sultan Selim, babası II. Beyazıt’ı pasif bulduğu için tahttan indirmiş, 8
yıllık kısa padişahlık döneminde ise Osmanlı topraklarını yaklaşık 2.5 kat
genişletmişti. Bazı değişiklikler, sanılanın aksine hayırlara vesile olabilir.
Demeyeceğim
Davutoğlu Suriye konusunda yanıldı, demeyeceğim kendi kadrosunu oluşturmaya
çalıştı, yakınlarını siyasete çekti vb. demeyeceğim. Dünyanın en kaypak
zemininde iş yapan siyasetçinin hatasız olmasını beklemek ya da kendi kadrosunu
oluşturmasını şiddetle kınamak akıl kârı değildir. Bütün siyasetçiler hakarete
varmaksızın eleştirilebilmeli elbette, meselâ Davutoğlu, kadrosunu elitistlerden
oluşturmaya çalıştı, mübarek, uluslararası sempozyum düzenlemiyorsun ya, cevval
adamlara ihtiyaç vardır yönetimde. Danışmanlık yapması gereken adamlar
liderliğe soyundu. Olmadı.
Sonuç
şu: Tayyip Bey, hocalardan (Gülen-Davutoğlu) istediği performansı alamadı,
çünkü hocalar alışkanlıkları üzere itaat ister, itaat etmekte zorlanır. Tayyip
Bey ise başkanlık sistemi vurgusu ile iki başlılığa karşı olduğunu apaçık
belirtiyor. Demek ki Davutoğlu, Ak Partinin işleyişine tam ayak uyduramadı,
çarka çomak mı sokmaya çalıştı, bilemiyorum.
Asıl
konuşulması, sorulması gerekeni atlamamak lazım: Davutoğlu’nun yerine kim
getirilecek? Hadi bir soruyla cevap verelim: Getirilen kişiden başbakan olur mu.
Zafer Acar
0 Yorumlar