DEMOKRASİ
KARŞITI DEMOKRATLAR
Marksizmin söyleyecek sözünün kalmadığı,
60’ların sloganlarıyla hareket ettiği, parklarda sabahlamaktan başka teklifte
bulunamadığı bir süreçte; İslami düşünce, güçlü sanatkâr, düşünür ve
idarecilerin elinde, toplumsal yaşantımızı tesis edecek günlere ulaşacaktır. Yeter
ki biz, biraz daha yaratıcı düşünmeye başlayalım, ufak bir örnek: Osmanlı
tarihinin oryantalist fikirlerle televizyon dizilerine uyarlanmasına ve
toplumumuza Batılı yorumlarla gösterilmesine karşıyız. Ama burada yapılması
gereken, bu dizilerin yayından kaldırılması ya da sansüre tabi tutulması
değildir, yapılması gereken, Osmanlının doğru bir perspektifle yeni dizilerde
işlenmesini sağlamaktır. Asıl etkiyi, böylesi teşebbüslerin sonunda
görebiliriz.
2013 yazında, birtakım siyasi
sistemlerin sorgulanışına da tanık olduk, mesela demokrasinin, hem de onu sözüm
ona en ateşli bir biçimde savunanların dilinden. Şehirlerin yakılıp yıkılması,
kamusal araçların tahrip edilmesi karşısında, kimileri, “Demokrasi sandıktan
ibaret değildir.” diyorlar, böylece yukarıda sıraladığımız bütün suçları da
meşrulaştırarak demokrasinin sınırlarına dâhil ediyorlar, askeri darbe savunuculuğu
yapıyorlar. İyi de, demokrasi tam da sandık demektir. Gelişmelerden memnun
olmayanlar, ya protestolarını demokrasinin acziyetini teslim ederek yapmalı, demokrat
maskesini çıkarmalı yahut da demokrasinin doğasını kabul etmelidirler. Sandıkla
geleni darbeyle yıkma derdine düşmek, anti-demokratik bir tutumdur; bir yandan
böyle davranıp bir yandan da demokrasiyi savunamazsın. Bizde, statükocular,
demokrasiyle laikliği aynı bağlamda savunup “Laikliği uygulamayan bir demokrasi
olamaz” diyerek demokrasiyi, toplumu dinsizleştirmede araç olarak gördüklerini
açığa vurmuş oluyor. Müslümanlardan bazıları ise sağcılığın etkisinde kalarak
demokrasiyi ve beraberinde insan hakları evrensel bildirgesini farkında
olmaksızın kutsallaştırıyorlar. Hâlbuki Müslüman için, Kur’an dışında bir
kutsal metin yoktur.
Aykut Nasip Kelebek
0 Yorumlar