İSMET ÖZEL’İ TERSTEN TAKLİT ETMEK: MURAT MENTEŞ
Murat
Menteş, Ayşe Arman’a söyleşi vermiş; popüler kültür bu, cümleyi şöyle de
kurabiliriz: “Ayşe Arman, Murat Menteş’e söyleşi vermiş.” Bana kalırsa, ikince
cümle daha doğru. Çünkü Murat, söyleşi için çok gayret etti, içinden çıktığı
Müslüman camiadan çekinmedi. Müslümanların en güçlü yayın organlarını, amaçları
doğrultusunda kullanmayı başardı. Bunları yapabilmesi için zeki olması yeterdi,
dehasını ispatlaması için roman yazmasına gerek yoktu. Ama azla yetinemezdi o,
bugünlerin zengin Müslüman burjuvasının kanaat dedikleri şey, onu kandırmaya
yetmedi. Hak ettiğini aradı. Müslüman sanatkârlardan birçoğunun arzulayıp da
ulaşamadıkları yerlere, ne yapıp edip geldi. O, bu amaçlarını hiçbir zaman
gizlemedi, bunda her zaman samimiydi, popüler olacağım dedi, oldu. İlk romanı “Dublörün
Dilemması”nın İletişim’den çıkması, yayınevi açısından, onun az da olsa
nitelikten vazgeçmediğini, ama tanınma aşkıyla dolu olduğunu gösteriyordu. “Korkma
Ben Varım”da sükse yaptı. Onu bugün lanetleyen İslami camia, önemli kanallara
çıkardı, çünkü romancımız karşı cepheden kabul görmüştü, o zaman iyiydi, bizim
göremediğimiz niteliklere sahipti, onu Türkiye Yazarlar Birliği gibi camianın
önemli ödülleriyle daha bir desteklemeliydik. Desteklediler de.
Murat’ın “Korkma Ben Varım” adlı romanı,
yapılan piarın karşılığını vermedi, beklenen çok baskıyı yapmadı. Murat, soluğu
April Yayınları’nda aldı. Son kitabı “Ruhi Mücerret” süreğinde ise Playboy’a söyleşi
verdi, işin tuhafı aynı sıralarda İslami camianın dergilerinden İtibar’da da
kapak oldu, kapitalizmin en önemli markalarından BMW ile posterleri basıldı. April
Yayınları’nın piarına da kitap, karşılık veremedi. Mephisto, D&R gibi büyük
kitabevleri kitabı okurun gözüne soktuğu halde, üç baskıda kaldı. Taksim,
İstiklal, çok satmada hep belirleyicidir. Gezi Parkı Olayları’nda Murat,
kendinden bekleneni yaptı. Eylemcileri destekledi. İslami camia, Murat’ın Yeni
Şafak’taki bu yazılarına isyan etti. Bu isyan, bence yersizdi. Yeni Şafak’ın
durumdan rahatsız olacağı sanıldı, tam aksine, iktidarla çıkar çatışması
yaşadığını düşündüğümüz Yeni Şafak, durumdan son derece memnundu. Murat, bütün
popüler yazarlar gibi kullanıldı. Mesele, tamamen ekonomikti. Murat, öte
yandan, bu yersiz girişimiyle, yersiz, çünkü bu girişiminin yeri Yeni Şafak
olamazdı, iktidar karşıtı Doğan grubunun da dikkatini çekti, merak uyandırdı,
merak denilince akla, hemen kadınlar gelir. İşte Murat, kendini Ayşe Arman’ın
kucağına attı. Romanının ilgi görmesini sağlayacak mı? Ayşe Arman, açık açık,
Murat’ın son romanını alın, okuyun, beni uçurdu, sizi de uçuracaktır diye cıngar çıkarıyor. Tabi, o da kendine
verilen işi, hakkıyla yapmaya çalışıyor. Seyyar satıcılık yapıyor adeta. Kendinizi Balıkpazarı'nda sanıyorsunuz. Bunlar, şaşılacak şeyler değil.
Kapitalizmle işbirliğinde bulunan solcular içerisinde, yıllardır olan, olağan şeylerdi.
Söyleşiyi, ister istemez okudum, yoksa Hürriyet’in Pazar ekiydi fişmekandı,
takip eden biri değilim. Murat, yaşamında olduğu gibi iniş çıkışlı,
çelişkilerden kurtulamayan bir söyleşi yapmış. Popüler bir figüre dönüşen
Murat’ın, okuru saf yerine koyan şu cümleleri, hakikaten beni çok güldürdü: “Ruhi
Mücerret”ten bu kadar heyecan duyunca, internete girip araştırdım sizi biraz.
Hakkınızda biyografi neredeyse yok. Hayatınızı anlatmaktan hoşlanmıyor
musunuz?” “Tabii ki
hoşlanmıyorum. Şimdiki aklım olsa, Rodney Whitaker gibi takma isimle yazardım.
O, Trevanian imzasıyla yazdı kitaplarını. Şibumi’nin yazarı. İnsanlar
birbirlerini didikleyip tüketiyorlar. Diyelim fırından enfes bir pide aldınız.
“Kim yapmış bu pideyi? Derhal onu tanımalı, hakkında her şeyi öğrenmeliyim!”
demezsiniz. Fakat yazarlar nedense fazla merak ediliyor…” Şimdi, bu
sözleri, fotoğraf bile çektirmeyen, ekranlara çıkmayan, imza günü düzenlemeyen,
kitaplarını imzalamayan, ödül törenlerine gitmeyen, panellere katılmayan, kendi
köşesinden kitaplarıyla dünyaya seslenen biri söylese, anlarız Murat. Kendine
nereden bakıyorsun Murat, karşında Ayşe Arman varken, özel pozlar vermişken,
neyin kafasını yaşıyorsun, afili filinta?
Ha bu arada çok merak ederim, acaba
bizim içimizden çıkmış biri, karşı cepheye geçse, kucaklanır mıydı? Murat, bu
soruma yanıt oldu. Çok severdi İsmet Özel’i, sanırım tersten taklit etti.
Ali
Akçadağlı
0 Yorumlar