ŞİİR
Mİ ŞARKI SÖZÜ MÜ: KARANLIK ŞİİRLER
Mustafa Fırat’ın dördüncü şiir kitabı “Karanlık Şiirler”,
Mühür Kitaplığı’ndan çıktı. Kitabın arkasında Mustafa Fırat’ın şiirine referans
olma iddiası taşıyan, edebiyat ortamınca bilinen isimlerin kısa değerlendirme
metinleri bulunuyor. Bu metinlerin içinde öyle iddialı, övücü ifadeler var ki,
“Karanlık Şiirler”i rafta gören ve şairin evvelki ürünlerini pek iyi bilmeyen
okuru, hemen kasaya götürebilirler.
Neden yazıma kitaptaki şiirlerden
değil de, spor tutkunu bir vatandaşın gazeteyi arkadan okumaya başlaması gibi
girdim, anlatayım. Kırıcı olmadan nasıl anlatabilirim, bunu kestiremiyorum
doğrusu. Ama okuru koşar adım kasaya sürükleyen methiyelerin sahiplerine, kestirmeden,
acımadan söylüyorum: Yazık, yüz kere bin kere yazık! İnsan, nasıl şiire onca
emek verir de -ya da verir gibi görünüyorlar-, büyük çoğunluğu lise talebesinin
sevdiği kıza yazdığı sözlerden çok da öteye gidemeyen bu şiirlere (?) “Türk Şiiri’nin
son yıllardaki en büyük kazanımı” ya da “Haşim tadında imgeler” gibi ifadeler
kullanır? Hatta zahmetler zahmetine girip Adorno’dan alıntı yaparak fikirlerini
desteklemeye çalışır? Bu abiler yapıyorlar. Bunu yapmayan, kaçamak, genel geçer
sözlerle işin içinden sıyrılan diğer iki şaire diyecek bir şey yok. Belli ki
hatır gönül işleri onları yazmaya zorlamış. Ki enteresandır, belki de doğaldır,
arkada yazısı olan şairlerin hepsinin şiirinden alıntı var, “Karanlık Şiirler”de.
Dağlarca sağ olsaydı, onun da Mustafa Fırat için kitap arkasına bir şeyler yazması
muhtemeldi. Çünkü Mustafa Fırat, anlaşılan şiirde değilse de ilişkilerinde
oldukça başarılı. Baki Ayhan T.’den yapılan alıntı hariç (bir odayı içimize kapatırken), metinlerarasılık kurulan mısralarda
da nitelik zayıf. Şiir seçkisi hazırlayan Mustafa Fırat’tan en azından alıntı
yapılan mısralarda nitelik beklerdik, bir istisna dışında ne yazık ki o da yok.
Fırat çıkardığı dergiyle, özensiz görünen şiir seçkisi ve kurduğu yayınevi ile
şiire ve edebiyata gözden kaçırılmayacak çabalar harcıyor. Ancak yazdığı
şiirler ve bir bakıma bu metinlere gelen ölçüsüz övgülere ön ayak olduğu için
de edebiyata haksızlık ediyor.
Arka
kapaktan devam ediyorum: Haydar Ergülen, zekice, okura neyle karşı karşıya kalacağının
sinyallerini sağ olsun veriyor: “Gece ve müzik programı gibi” diyerek bizi
üçüncü sınıf şairlerin ara ara kendi şiirlerini okuduğu ya da Facebook ayarında
klişe mısralara yer verdiği gecelik radyo dinletilerine götürüyor. Ve ben de
buradan cesaret alarak “Karanlık Şiirler”den bir şeyler okumak isterim sana ey
dinleyici: “içimdeki umut karanlığa yazgılı” (sf:7), “ayrılığın karanlığı
içinde yüzdüm” (sf:8), “sözcüklerimiz renk olsun resimlerimizde” (sf:11), “değil
mi ki biz zifiri bir geceyle / bütün dünyanın bahçelerinde / bütün gülleri dikenleriyle
sevdik” (sf:19), “her gece biraz hüzünle başlar” (sf:22), “ kalbimin kapısını
çal durma / kilidi pas tutmuş olsa da” (sf:28), “adımız anılsın en güzel aşk
hikayelerinde” (sf:35), “neye inanabilirdim sana inanmaktan başka” (sf:46),
“gözler yalan söylemez kediler hiç oysa” (sf:60) vb. Şimdi şarkı arası.
Teoman’dan, “Aşk Kırıntıları” geliyor, sayın dinleyici.
Abdullah ilhan
0 Yorumlar