ERTUĞRUL
ÖZKÖKSÜZ’E GEZİ PARKI AĞAÇLARINDAN KÖK NAKLİ
Ertuğrul
Özkök şeytan gibi çalışıyor, onun bugünkü yazısını okudum, bize öğütler vermiş
Özkök. Bu öğütlerin bir kısmını aldım, bir kısmı üzerine düşünmekteyim, bir kısmını
da belki birinin işine yarar diyerek kapı dışarı ettim. İster bizden olsun,
ister başkasından, ister çamurdan olsun, ister balçıktan; söze kulak veririz
biz. Ertuğrul Özkökler gibi kul yapımı fikirlere, paslı birer bıçak gibi
saplanıp kalmış muhafazakârlardan değiliz.
Hedonist Ertuğrul’un (onun bakışıyla bizler
bireyiz, benden otuz yaş büyük de olsa ona Ertuğrul diyebilirim herhalde) Murat
Menteş hakkındaki yazısını okurken karşımda Ayşe Arman’ın erkek versiyonunu
gördüm: “Olağanüstü bir zekâ, olağanüstü bir mizah… Beni kıskançlıktan
çıldırtacak kadar modern bir dil… Woody Allen zekâsını al… Türkleştir,
İslamlaştır… Frederic Beigbeder’in modernitesini, iğneleyeciliğini, keskin
sirke gözlemciliğini al… Onu da Türkleştir, yerelleştir, muhafazakâr renkler
ver… Yetmez, bir de modernleştir… Yazma tekniği dersen… Dan Brown’un sayfa
çevirtme sanatını yaya bırakacak kadar başarılı… İnsanı sayfadan sayfaya uçurtan
bir teknik… Her şey yerel, her şey buraya ait… Ama sapına kadar modernite… Yani
kendi mahallenden çıkarabileceğin en olağanüstü terkip… Bir genel yayın
yönetmeninin göğsünü gere gere, ‘O kendini yazar yaptı, ben de onu köşe yazarı
olarak keşfettim’ diyebileceğin bir karakter… Öteki mahallenin kültür
kompleksini atıp, bu mahallenin burnundan kıl aldırmayan ukalasına bile ‘Helal
olsun’ dedirtecek çapta, karakterde, lezzette bir yazar. Gezi, hem o mahallenin
hem bu mahallenin köşebentlerini bir gecede eskitirken, yıldız gibi parlayan
yeni bir dil…”
Ertuğrul, kanatsız uçuyor mübarek. Nasıl
mı? Murat’ın romanı, Ayşe’yi uçurduğu gibi onu da uçurmuş. Yerellikten
bahsediyor, “her şey yerel” diyor, “her şey buraya ait” diyor, ama
benzetmelerde kullandığı isimler hep Batılı. Ne olur, Ertuğrul Özkök’süz, Murat
için, ‘Cem Yılmaz gibi sivri zekâlı, esprileriyle insanı hem güldürüyor, hem
düşündürüyor, Ahmet Haşim gibi kıvrak zekâya sahip, dili berrak su gibi yalın
kullanıyor’ dese… ‘Orhan Pamuk’un romancılığı ne ki, bu çocuk eşsiz, onca ülke
gezmiş, onca dilberle muhabbet etmişim, yok, böyle bir Türki dil yok’ dese… Böyle
desen de inanmayız sana Ertuğrul. Gerçekler ve büyük sanatkârlar, mübalağayla
değil, itidalle, sakin bir dille anlatılabilir. “Murat Menteş, Yeni Şafak
gazetesi yazarıydı. ‘Ruhi Mücerret’ romanını biraz gecikmeyle geçtiğimiz
aylarda okudum. April Yayınları’ndan çıkmış.” diyorsun, peki Murat’ı, onun Gezi
Parkı yazısına dek niçin tanımıyordun? Niçin Ayşe gibi sen de gecikmeli olarak
Gezi Parkı olaylarından sonra okudun? Murat’ı biz, Yedi İklim’deki, Dergâh’taki,
Gerçek Hayat’taki veya İslami camianın diğer dergilerindeki aşamalarından
biliyoruz. Sen veya Ayşe neredeydiniz Ertuğrul? Murat, eğer Gezicileri
desteklememiş olsaydı, hâlâ ortalama muhafazakâr bir yazar olarak bilinecekti
ve siz sekülerler, belki de hiç bilmeyecektiniz.
Ertuğrul, Cahiliye dönemi bedevilerinin
kafasıyla konuşuyor. Entelektüelliği, bir iki Batılı putlaşmış ismi saymakla ilintili
sanıyor. Ertuğrul, Paganlar kadar bile şahsiyetli olsan, kendi putlarına
taparsın. Bu bile yok sende ve senin gibilerde. Bu yüzden, Kemalistleri
Marksistlerden daha yerli bulurum, ama ikisini de kınarım. Evet, Yeni Şafak’ta kendinizden
bir yazar keşfettiniz, bak Ertuğrul, sen şeytanca hinliklerle bizi kandıramazsın,
bizim Allah’ımız var, ne demiş, dinle: “Sen onların dinlerine uymadıkça, onlar senden
kesinlikle hoşnut olacak değillerdir.” (Bakara, 120) Murat da bu yazıyı
okuyacaktır, o yüzden Murat, bu ayet senin için inmiştir. Vahiy, inmeye devam
ediyor; bu yüzden eskimiyor. İslam, bu nedenle muhafazakârlığa karşıdır. Biz, eski
zaman savaş suçluları gibi Murat’ı ipte sallandırmadık veya Murat’ın kellesini
bir mızrağa takıp şehrin kapısına çakmadık, uzuvlarını parçalayıp ibret-i âlem
olsun diye ünlü şehirlere yollamadık, bunlar Ertuğrul’un zihninde canlanmış
görüntülerdir. Murat’a şu söylendi camia tarafından: Sen, Gezi Parkı
eylemcisisin kardeşim, pardon, kardeşimizdin, git, sevdiklerinle ol, seni sevdiklerinden
ayırmayalım. Doğan grubu içerisinde bir tek kişi çıkıp -Çıksaydı, sanırım ipte
sallandırır, kellesini şehrin kapısına asar, uzuvlarını büyük şehirlere
gönderirlerdi. Biz böyle yapmadık, çünkü İslam, merhamet dinidir.- fanatik bir
şekilde Gezi Parkı olaylarının karşısında yer almadı, çünkü onlar, yazarlarını
ince eleyip sık dokuduktan sonra seçiyorlar, bu yüzden fire vermiyorlar, Yeni
Şafak’ın bu yönden gevşek olduğunu söylemek zor değil.
Evet, alsın bağırlarına bassınlar Murat’ı.
Ahmet Hakan hastalanıp duruyor, eskiyor, yaşlanıyor, belki onun yerine korlar. Bu
yazımla Ertuğrul kulağını çektiğim düşünülmesin, ne mümkün, çünkü o eski kulağı
kesiklerden.
Ali Akçadağlı
0 Yorumlar