“EDEBİYAT ORTAMI ŞİİR YILLIĞI"NI NEDEN ORTAM DIŞINDAN BİRİ HAZIRLADI?


edebiyat ortamı şiir yıllığı 2015 ile ilgili görsel sonucu2010’dan 2014’e kadar Mustafa Aydoğan tarafından hazırlanan Edebiyat Ortamı Şiir Yıllığı, bu yıl Turan Karataş imzasıyla yayımlandı. Yıllığa emek veren ve önemli bir boşluğun dolmasına katkıda bulunan Mustafa Aydoğan, edebiyatın içinden biri olduğu için şiir seçimlerinde isabetli davranıyor, ortamın nabzını iyi tutuyordu, bunu birçok tercihi için söyleyebiliriz. Turan Karataş’ın seçimleri ise birtakım sıkıntılar barındırıyor, yazıda bunları tartışacağız. Turan Karataş, Sezai Karakoç hakkındaki doktora teziyle bilinen bir akademisyen; yıllardır birçok mecrada karşımıza çıkıyorsa da o çalışmanın yanına ismiyle anılacak düzeyde yeni şeyler ekleyemedi. Niçin Turan Karataş’a şiir yıllığı gibi güç bir iş teslim edilmiş? Geçmişten bugüne yıllık hazırlayanlara bakıyorum, ya şair ya da eleştirmenler. Akademisyenlik, bu işlerde ölçüt olamaz. Yine de ortada bir emek var, işte soruşturma düzenlenmiş, geçtiğimiz yılın dergileri, kitapları hakkında metinler toparlanmış, mısralar seçilmiş, poetik alıntılar yapılmış vs. Peki bütün bunlar, ortadaki hataları örtmeye yeter mi? Hayır tabii ki.   
Geçen yılın kitaplarına ait değerlendirmeler, sunuşta Turan Karataş tarafından belirtildiği gibi Ömer Yalçınova’ya bırakılmış; daha önceden, yıllık yayımlanmadan çok önceden Yeni Şafak’ta okumuştuk bu metni. Olabilir, bir metin yeniden değerlendirilebilir, ama Karataş bu durumu sunuşta belirtmeliydi. Bunu bilmeyenler Yalçınova’nın söz konusu metni yıllık için yazdığını zannedecekler. Yalçınova’nın “Geçen Yılın Şiir Kitaplarına Genel Bir Bakış” yazısı da ne yazık ki problemler içeriyor. Yazının daha girişinde, İsmail Kılıçarslan’ın, Ahmet Murat, Mehmet Aycı, Hakan Arslanbenzer, Fatma Şengil Süzer, Ömer Erdem ve İbrahim Tenekeci’yle 90 Kuşağı içinde anıldığına şahit oluyoruz. Bu bir şey değil, dikkatsizlik diyelim, peki, Hakan Arslanbenzer’in “Vatan Somuttur” adlı yeni şiir kitabı hakkındaki şu cümlelere ne buyrulur: “Düşünsel yönü ağır, edebi sanatlar açısından zengin. Arslanbenzer şiirde sanatsal söyleyişi yeniden arındırmış gibidir.” Sanatsal söyleyişi arındırmaktan pek bir şey anlayamadım, düşünsel yönünün ağırlık ya da hafifliğini de bir kenara bırakalım ama Ömer Yalçınova gibi yıllarca Arslanbenzer’in çıkardığı dergilerde yazmış biri, Arslanbenzer’in edebi sanatlara, bilhassa edebi sanatlardan doğan imgeye savaş açtığını nasıl unutur da kitabının edebi sanatlar açısından zengin olduğunu iddia eder? Hangi edebi sanatlarmış bunlar? İşte, Turan Karataş edebiyat camiasından olsa buradaki sakatlığın farkına varacak, gerekli müdahaleyi yapacaktı. Mustafa Aydoğan gibi biri bu hatalara düşmezdi.  
Ömer Yalçınova’nın “80 Kuşağı şairleri de yeniden ilk kitaplarını yayımladılar. Şaban Abak, Adem Turan, Ahmet Güntan, Osman Konuk, Hüseyin Atlansoy, Mustafa Aydoğan, Yücel Kayıran… Fakat onlar 90 Kuşağı gibi bir bitmemişlik içinde değiller. Yeni şeyler söyleme veya yeni biçimler oluşturma gibi sancılı geçen bir süreci geride bırakmışlar” yorumları da hatalı. Bir defa bitmişlik/bitmemişlik sıkıntılı bir ifade, bunun üzerinden koskoca bir dönemi anlatamayız. Kaldı ki 80 Kuşağı şairlerinin “bitti”ğini, yeni şeyler söyleme veya yeni biçimler oluşturma çabalarını geride bıraktığını kim söyledi. Şaban Abak ve Adem Turan’ı bir kenara bırakalım, diğer ismi geçenlerin, başarılıdır başarısızdır ayrı konu, mücadeleleri devam ediyor. Yalçınova, kuşak meselesine biraz fazla takılmış ama bu hususta belli bir açıklığa varamadığı ortada, işte başka bir bölümde, Sadık Koç, Hakan Kalkan, Dilek Kartal ve Yeprem Türk’ü 2000 Kuşağına; Mikail Söylemez, Murat Sözer, Murat Küçükçifci, Muhammet Safa ve Barış Özger’i 2010 Kuşağına dâhil ediyor. Tam bir kafa karışıklığı var burada. Dilek Kartal, yanlış bilmiyorsam şiir yayımlamaya 2010 sonrasında Fayrap’ta başlamıştı; Murat Sözer’le ise 2007-2008’den bu yana gene Fayrap başta olmak üzere birçok dergide karşılaşıyoruz. Burada, Kartal’ı 2000, Sözer’i 10’a dâhil eden ölçüt nedir? Bu açıklanmamış. Ömer Yalçınova başka bir yerde ise “Bir şair aşk şiirleri yazmıyorsa, toplumsal, sosyal içerikli şiirler yazar gibi dar bir kalıp da 2014’te kırılmıştır. Şairler artık ya lirik ya epik ya da didaktik, etik şiirler yazmak mecburiyetinden 2014’te kurtulmuşlardır.” diyor, yani şairler binlerce yıldır bu suni kalıplara bağımlı kalarak yazıyorlardı, öyle mi? Hayır, şairler böyle bir mecburiyeti zaten hiç hissetmemişlerdir; bu çeşit kaygılar müteşairlere aittir ki onlar da konumuzun dışındadır. 
turan karataş ile ilgili görsel sonucu
Turan Karataş’ın yardımına başvurduğu bir diğer isim Muhammet Safa’nın dergi değerlendirmeleri ise çok zayıf. Dergilerin şiir politikalarına, yayımladıkları şiirlerin niteliklerine değil kapağına, tasarımına filan odaklanmış değerlendirici. Nasıl yıllık hazırlama Karataş’ın üzerinde iğretiyse bu iş de onun üzerinde iğreti durmuş; yazıları adeta “Bu görevi bize havale ettiler, biz de kıramadık” diye bangır bangır bağırıyor. Dergâh hakkında on satırlık metin yazılmış, derginin biçiminden, heyecanından, öykülerinden, arka kapağından, fotoğraflarından bahsedilmiş ama inanılmaz bir şey, şiirinden tek satır söz açılmamış. Örnekleri artırmaya gerek yok, diğer dergi bahisleri de bu minvalde işte, ciddiyetsizlik diz boyu. Ne Hece ne İtibar ne de diğerleri layıkıyla ele alınmış. Dil ve Edebiyat gibi Zafer Acar’ın şiir editörlüğünde şiirin nabzını tutanlar arasında yer alan, her yıl sapasağlam şiir yıllığı armağan eden bir dergi hakkında, “boyutunu küçültmüş, iyi de olmuş” denilip geçiştirilmiş.
Soruşturma yapılan şairlerin biri hariç 90 Kuşağından seçilmesi ise yanlış bir tercih, farklı kuşaklardan isimler tercih edilip daha bütünlüklü bir portre ortaya konulmalıydı.
Turan Karataş, seçtiği bazı şiirlere kısa yorumlar eklemiş, böyle bir çabası olacaksa kanaatimce bunu bütün şiirler için ve daha dolgun yorumlarla göstermeliydi. Ama Karataş’ın hâlihazırdaki değerlendirmelerini görenler, iyi ki kısa tutmuş da diyebilirler. Seçici, bazı şairlerin şiiri/şairliği üzerinde konuşmaktansa başka çalışmaları, mesela eleştirmenliği hakkında görüşler belirtmiş; asıl şiirlere ilişkin kanaatlerini ifade etmeliydi. Ne var ki Turan Karataş’ın bazı kısa notları hatalı, ben bunu güncel edebiyatın içinde olmayışına veriyorum, çünkü Haydar Ergülen için “’Bütün Şiirler’ serisinin 2. Kitabını ‘Hafız ile Semender’ adıyla çıkardı.” demesini başka türlü izah edemiyorum. Bu kitap yayımlanalı yıllar oldu. Hasan Akay gibi bir sabık şair içinse “Yıllardır şiirlerini göremiyorduk.” diye üzüntüsünü belirtiyor ve ekliyor: “Olgunluk dönemi verimli geçecek anlaşılan.” Neye binaen bunu söylüyor acaba? Karataş, Bâki Ayhan T.’nin “Ev Telefonu” şiiri için “kolay unutulmayacak Türkçe şiirlerden birini hediye etti Türkçemize.” gibi iddialı bir ifade kullanıyor. Öte yandan alıntıladığımız son cümlesi, bir Yeni Türk Edebiyatı profesörüne yakışmayacak dikkatsizlikte. Cümlede “Türkçe” kelimesine hiç gerek yok, tashih edelim: “kolay unutulmayacak şiirlerden birini hediye etti Türkçemize.” Karataş’ın 1974 doğumlu Atakan Yavuz hakkındaki “İkinci şiir kitabını çıkardı geçen yıl. Şiir çalışkanı bu şairin, bir an evvel kendi sesine kavuşması gerekiyor.” yorumu ise başka bir olay. Şimdi iki şiir kitabı çıkarmış 40 küsur yaşındaki bir şair için “şiir çalışkanı” (ne sevimsiz bir ifade, “çalışkan” yeterli değil mi) demek hangi bakış açısının ürünüdür? Bir an evvel kendi sesine kavuşması gerekiyor da problemli bir yaklaşım, 40 küsur yaşına kadar kendi sesini bulamamış biri için artık bu defter kapanmış demektir, 40’ından sonra olacak işler değil bunlar.

Bütün bu eleştirilerimiz, Edebiyat Ortamı Şiir Yıllığını daha nitelikli görmeyi arzuladığımızdan, edebiyatımız ve kültürümüz için yapılan her çalışmaya büyük saygımız var. Beklentimiz, daha fazla emek ve ciddiyet. 

Aykut Nasip Kelebek

Yorum Gönder

0 Yorumlar