CİHAN TEVİL AJANSI


Sezai Karakoç, muhalefetin durumunu “fecaat” olarak değerlendirdi. Acele etmeyin, dinleyin lütfen. Yazıya niçin böyle bir cümleyle başladığımı anlatacağım:

     Dava sahibi yazar veya şair, okuyucuya muhtaç mıdır? Yoksa ölü diye gördüğü okuru diriltmek mi peşindedir? Sezai Karakoç denilince ikinci soru, hiç düşünmeden cevaba dönüşüveriyor, kimse bir yazarı okuyarak taltif ettiğini sanmasın.
     Bir kanaat önderi, en çok da kendi okurunu dürter, yanlış yola sapmaması için uyandırmaya çalışır, realite bambaşkadır, iş işten geçmeden milletini katı gerçeklikle karşı karşıya getirmek zorundadır.
     Ak Parti bir rüya olmasın, sorusunu sormak lazım, kimin rüyası, Tayyip Erdoğan’ın mı? Kul, geçicidir, giderse ve rüya sona erip kabusa dönerse... İşte bu yüzden kanaat önderleri rüyanın kalıcı bir gerçeğe dönmesi için toplumu köklerinden dallarına, yapraklarına dek değiştirmeye çalışır. Sezai Karakoç, birkaç kişinin veya bir ülkenin değil, bütün bir İslam milletinin, insanlığın rüya kadar tatlı hakikati yaşamasını arzulamakta ve bunun mücadelesini vermektedir. 50’lı yıllardan bu yana dergi ve gazeteciliği ile İslami camiayı entelektüelinden siyasetçisine dek besledi, beslemeye devam ediyor. Siyasaya akıl verme konumundadır, Tayyip Bey de bunun farkındadır.
     Seçimler yaklaşıyor, bilindiği üzere “Yüce Diriliş Partisi” de dört bağımsız milletvekili ile seçimlere katılıyor: İstanbul 1. Bölgeden Yılmaz Karabul, 2. Bölgeden Yetkin İlker Jandar, 3. Bölgeden Bülent Timur Demirgil; İzmir 1. Bölgeden Muhittin Ağırman. Bu vesileyle Sezai Karakoç bir defaya mahsus olarak çıkan “Diriliş Işığı”nda birkaç kısa yazı kaleme aldı, fakat kes yapıştır taktiği uzmanı “Cihan Haber Ajansı”nın manipülasyonları yüzünden uzun tartışmalara neden oldu. Bazı ateşli kraldan kralcı sözde yazar facebook yazıcıları, üstada saldırma teşebbüsünde bulundu. Aslından okumadan teviliyle yazmak modası ne zaman geçecektir, geçecek midir bilemiyorum.
     “Cihan Tevil Ajansı”, “Karakoç, ‘İslam dünyası ile gelinen nokta fecaattır. Türkiye’nin geleceği karanlık ve diğer ülkelerle çatışma tehlikesiyle karşı karşıya’ dedi.” şeklinde kutsal haberciliğe (!) mührünü basıyor. “Fecaat” kelimesi üstadın yazısında hiçbir şekilde geçmiyor, tırnak işareti içerisinde üstada aitmiş gibi sunulmuş. Bir de üstadın muhatabını incitmeden kaleme aldığı kibar sözlerine bakın: “Adalet ve Kalkınma Partisi, çok partili düzene geçtiğimizden beri, en uzun iktidarda kalmış parti olmak açısından talihli bir partidir. Halkın oyuna ve iltifatına mazhar olmak açısından şikâyete hakkı olmayan bir durumdadır. Buna karşılık, iktidar, icraatının propagandasını çok ustaca, profesyonelce yapmakta olsa da, ülkenin temel, ana, yani ötedenberi süregelen sorunlarının, geleceğimizi teminat altına alacak şekilde kökten çözüme kavuştuğuna dair, gözle görülür elle tutulur bir ilerleme ne yazık ki, gözlemlenememektedir.” Üstat, “ötedenberi süregelen sorunlar” derken de Ak Partiye önerilerde bulunuyor, sorumlusunu ise CHP olarak gösteriyor, muhalefete ise sözü dolandırmadan söylüyor: “Öte yandan muhalefetin durumu ise içler acısıdır. Kendisine Rejim tarafından 1950’den itibaren tepside ‘ana muhalefet’ olma tacı sunulmuş olan CHP, tarihi boyunca, gerçek bir otokritiğe yanaşmamış, hep batıcı, hep ruhuyla tek partici, dolayısıyla yapıcı olmaktan çok yıkıcı olmuştur. Ülkenin geleceği için en ufak bir ümit vadetmemektedir… genellikle muhalefette kalmış görünmekle beraber darbelerle iktidara gelmişlik veya ortak olma fırsatını kaçırmamışlık gibi sicilinde gölgeler bulunan BATICI SOL da, zamanla birlikte, tarih içinde silinmeden önce son uzatmalarını oynamaktadır.”
     Şimdi fecaat kelimesine "Türk Dil Kurumu" sözlüğünden bakalım: Çok acıklı, içler acısı; anlamına geliyor. Yani üstat asıl muhalefet için “fecaat” kelimesinin Türkçesini kullanmış. Cihan Tevil Ajansı, meseleyi nasıl da ters yüz etmiş, muhalefete söylenenleri iktidara yapıştırmaya çalışmış, şeytana pabucunu ters giydirir mi giydirir.
     Cihan Tevil Ajansı ve dahi Zaman gazetesi kara kedi gibi Sezai Karakoç ile Ak Parti arasına girmeye çalışıyor, buradan müttefikleri için oy kapmaya çalışıyor, düşmemek lazım.
     Manipülasyonla da yetinmiyor ajans, somut bilgileri bile yanlış vermekten çekinmiyor, 50’li yıllardan beri büyük şiir ve ciddi yazılarıyla tanınan Sezai Karakoç’u yeni yetme birinden bahseder gibi şöyle özetlemeye çalışıyor: “Sezai Karakoç, 1970’lerden itibaren kaleme aldığı şiir ve siyasi makalelerinden oluşan Diriliş Işığı dergisinin son sayısında.” Peki bay Anadolu Ajansı ne iş yapıyor, niçin “Diriliş Işığı” hakkında haber yapmadı, sustu. Sen susarsan, başkaları yarım ağız konuşmaktan, can sıkmaktan geri durmaz.
     Evet, Batılı devletlerin Osmanlı’nın parçalanmasıyla birlikte İslam milletinin bir araya gelmemesi için türlü oyunlar oynadığı malumumuz, üstat, bu durumu güncel gelişmelerle birlikte yorumluyor, kanaatlerini bildiriyor. Bize ve hükümete düşen ona kulak vermektir: “Dış politikada, İslâm Âlemine açılma başarısızlıkla bitmiştir, Suriye, Mısır ve Libya ile olan ekonomik ilişkiler dahil bütün bağlar kopmuş, bölgedeki bölünmeler ve parçalanmalar sonucunda, bazı ülkelerle birlikte bir tarafa savrulmuş olan ülke, diğer her bir İslâm ülkesi gibi, geleceği karanlık ve diğer ülkelerle çatışma tehlikesiyle karşı karşıya kalmış durumdadır. Bu durum, şüphesiz, batılı ve doğulu büyük devletlerin İslâm Dünyasını parçalama, istilâ ve işgâl emellerinden doğmaktadır. Ancak, bunu önceden görüp diğer İslâm ülkelerini uyarmak ve buna bir çare aramak, bunun için bir araya gelmek, birleşmek gerekirken, batılılarla birlikte hareket etmek, onların çizgisinde yürümek, hep tabii olmak hiçbir zaman gerçek bir inisiyatif kullanamamak, ülkemizin geleceği için en büyük bir handikaptır.” Bunlar, iman kaynaklı ateşten sözlerdir, kötü niyetle dokunanı maazallah yakar. Dikkat edelim lütfen.
      Rehavete gerek yok, Müslüman'a çok iş düşüyor; vatanımız, ülkemiz sınırlarını aşmaktadır, dostu düşmanı birbirine karıştırmamalıyız.
     Acılarımızı hatırlatıyor üstat; çünkü acıları unutmak en büyük günahtır.

     Zafer Acar

Yorum Gönder

0 Yorumlar