Aykut Nasip Kelebek, 90 Kuşağının önde gelen şairlerinden Suavi Kemal Yazgıç ile söyleşi gerçekleştirdi.
<!--[endif]-->1972
doğumlu bir şair olarak “Heves”, üçüncü şiir kitabınız; az şiir yazmak, sizde
mükemmeli arama çabasının bir neticesi midir? Keyfiyet-kemiyet ikilemine Yahya
Kemal ve Ahmet Haşimler gibi mi yaklaşıyorsunuz?
Az
şiir yazdığımı ve mükemmeliyetçi olduğumu düşünmüyorum. Yahya Kemal gerçek bir
mükemmeliyetçiydi ve hayat boyu hiç şiir kitabı yayınlamadı. Ömrü on yıl daha
uzun olsa yine kitabı çıkmazdı muhtemelen. Yahya Kemal daha büyük bir şairdir
ama muhabbetim Ahmet Haşim’den yanadır. Kemiyet itibariyle ondan fazla şiir
yazdığım için onu örnek aldığım da söylenemez. Mükemmeliyetçi olmadığımı ise
biliyorum. Olanlara saygım var. Ben “elimden gelen budur”cuyum.
“Münacaat
ve Nat” ile başlayan şiir kitabınızda, “Mersiye” ve “İtirafname” gibi klasik
şiirimize göndermede bulunan şiir başlıklarınız da var. Fakat şiirinizde yoğun
bir Osmanlı şiiri özüyle karşılaşmıyoruz; gelenekten, bu tip örnekler dışında
pek faydalanmadığınızı söyleyebilir miyiz?
Yazdıklarımla gelenek arasında bir bağ kurmak yahut bir bağ
olmadığını tespit etmek benim haddime düşmez. Bu daha çok eleştirmenlerin işi.
Ben manifestolarla, okullarla, ekollerle hareket eden biri değilim. Gelenek
aynı gök kubbenin altında olmak kadar hayatın bir parçası bence. Bin yıldır bu
coğrafyada yaşamış pek çok büyük şairle aynı dili, gökkubbeyi, toprağı paylaşıp
“geleneğin” dışına çıkmak mümkün mü? Geleneğin bir oyun, bir şablon değil
kolektif bir hafıza, kolektif bir gönül işi olduğunu zannediyorum. Sonuçta
Türkçe yazıyor olmanın, o sesin, o etimolojinin, o edanın getirdiği bir
duyuştur gelenek. O duyuşa az ya da çok nüfuz ederiz; az ya da çok maruz
kalırız. Biz geleneği değil gelenek bizi seçer. Beri yandan “gelenekçiliğin”
geleneğin dışında hatta ona düşman bir tavır olduğu kanaatindeyim.
Bütünlüğü
esas alıp mısraı öteliyor, kafiye ve rediften çoğunlukla uzak duruyorsunuz.
Modern şiirin öğretilerine sadık kaldığınızı düşünüyorum. Ne dersiniz?
Modern
şiirin öğretileri sözünün anlamını bilmiyorum. Yalnız bildiğim bir şey var.
Namık Kemal’in Hürriyet Kasidesi form itibariyle kaside olmasına, aruz vezniyle
yazılmış olmasına, kafiyeli ve redifli olmasına rağmen “modern” bir şiirdi.
Necip Fazıl, Mehmet Akif, Cenap Şahabettin, Abdülhak Hamit, Nazım Hikmet, Ziya
Osman Saba…. Liste çok uzun. Kafiyeli ve redifli “modern” şiirler koca bir
kütüphane dolusu. Evet, ben kafiyeden ve rediften kaçınıyorum. Yine de
“yakalandığım” çok örnek var. Hadi onları istisna sayalım. Ama bunun modern
şiirin öğretileri adlı ne olduğunu bilmediğim için “iftira” addettiğim düzlemde
ele alınmaması gerektiği kanaatindeyim. Şaka bir yana öğreti kelimesini
kullanmasaydın aksini iddia etmek için bu kadar “mesai” vermez ve biz de bu
zamanın çocuğuyuz zamanın ruhu ve ruhsuzluğundan hissemi aldım filan derdim.
Şiirinizde
kimi zaman Müslümanları, kimi zaman da tüm insanlığı kapsayan bir “biz” var. Bu
tutumunuzla, pek çok günümüz şairinde tahribata yol açan bireyciliğin
karşısında duruyorsunuz.
Valla
bu sizin takdiriniz. Vereceğim cevabın “kendimi övme senfonisine” dönüşmesinden
Allah’a sığınırım. Zamanın birinde yaşıyorum ve beni rahatsız eden şeyleri bir
şekilde ifade ediyorum. Hakan Arslanbenzer’in yıllığında beni “bireysel”
şairler arasında yer vermesini çok isabetli bulmuştum mesela. Bireysellikle
“bireycilik” arasındaki farkı eminim Hakan Arslanbenzer de öngörmüştü. Şair
yazmakla yükümlü olduğunu yazar. Küpün içindeki dışına sızar. Başka bir hayatım
olsaydı başka bir şiir yazardım. Dolayısıyla bu şiiri yazıyor olmamdan kendime
paye çıkarmama pek de ihtimal yok.
Günümüz
insanına referans olarak Asrı Saadet’i veren, samimiyetle günümüz
Müslümanlarının acılarını aktaran bir kitaba, 2000 sonrasında bazı seküler
çevrelerce tüketilmiş –Haydar Ergülen’i kastetmiyorum-“Heves” ismini vermek
neden?
Heves’in
isim babası İbrahim Tenekeci. Dosyayı hazırlarken aklıma gelmeyen bu ismi
İbrahim Tenekeci buldu ve isim dosyaya terzi işi cuk oturdu. “İşte bu” dedim
kendi kendime. İbrahim Tenekeci’ye bu güzel ismi bulduğum için ne kadar
teşekkür etsem az gelir. Yetmeyecek diye “teşekkürden” geri kalacak değilim
ya….
“Heves”
içerisindeki bazı şiirlerinizde uzun şiir işaretleriyle karşılaştım,
kuşağınızın pek çok şairi gibi artık siz de uzun şiire yönelmeyi düşünüyor
musunuz?
Şiirlerimin
uzunluklarına “önceden” karar vermiş değilim. Bu konuda karar vermeye
çalıştığım dönemlerde ise hep çuvallarım zaten. “Benim elimden gelen budur”
kriterini bir kere daha devreye sokmam gerekecek galiba.
Şiirinizin
kaynakları olarak kimleri işaret ediyor, hâlâ yazmakta olan şairlerden kimleri
kendinize yakın buluyorsunuz?
Okuduğum
her şiirden etkileniyorum. Şairlerin değil şiirlerin çırağıyım ben. Çocukken
evimde sadece iki şiir kitabı vardı. Mehmet Akif Ersoy ve Âşık Veysel.
Kütüphaneye üçüncü şiir kitabını eklediğimde lisede filandım. 80 kuşağı
üzerinden 2. Yeni’ye düştü yolum. İsmet Özel’de başka bir durak oldu. Epey bir
durdum orada. İbrahim Tenekeci, Ahmet Murat, Fatma Şengil Süzer, Ali Akbaş …
Listem çok uzun. Ancak özet olarak okuduğum her şiirden etkilendim demem hiç de
abartılı olmaz.
Eleştiri
de kaleme alan bir şair olduğunuz için gönül rahatlığıyla sorabilirim, sizin
dışınızdaki 90 kuşağı şairlerinin şiirimizde geldiği noktayı nasıl
değerlendiriyorsunuz; sizce kuşağınız, an itibariyle hedeflerine ulaşabilmiş
midir?
Yazdığım
metinlerin eleştiri olduğunu düşünmüyorum. Sezai Karakoç sıkı bir eleştiri
yazarıdır bence. Yazdıklarıma “eleştiri” diyeceksek Karakoç’un “Bir Materyalist
Şiir” başlıklı yazısına ne diyeceğiz? Benim yazdıklarım eleştiri ise Hüseyin
Cöntürk yahut Eser Gürson’un yazdıkları için başka bir isim bulmamız icap eder.
90 kuşağı hedeflerine ulaştı mı? Bunu 90 kuşağı mensubu olarak benim cevaplamam
ne kadar anlamlı emin değilim. Buna sonraki kuşaklar karar versin bence. Nasılsa
daha sonraki kuşaklar da onları değerlendirecekler.
Peki,
kırk yaşını aşmış bir şair olarak, şu an şiirde gelmiş olduğunuz noktayı nasıl
değerlendiriyorsunuz?
Çıraklığım
devam ediyor.
Son olarak, genç şairlere önerileriniz var mı?
Genç
şairlere öneriniz var mı sorusuna muhatap olacak kadar bunadığıma göre bu
fırsatı değerlendirmem şart. Bir kere şair kendi göbek bağını kendi kesen
kişidir bence. Şairlerin değil şiirlerin çırağı olmak tam olarak budur bence.
Çıraklığı devam eden biri olarak kurabileceğim en iddialı cümlenin bu olması
sebebiyle özür dilerim.
0 Yorumlar