Düşünün
ki ben, gündemden habersiz yaşayan münzevi bir adamım, evden işe işten eve
gidip geliyorum; dedikodudan uzak, çoluğu çocuğuyla ilgilenmeye çalışan bir
aile babasıyım. Bakın, bu tasvir hoşuma gitmedi değil, çünkü bu imitasyon çağında en güvenilir yer evdir. Düşünün ki evvelden
beri Sezai Karakoç’u çok seven bu adam, mahallesindeki gazete bayiinin önünden
geçerken dörde katlanmış bir vaziyette Diriliş’i görüyor, heyecanla eline
alıyor, gazeteyi açıyor, Postası’nı görünce bunun bir posa olduğunu hissediyor,
sayfaları karıştırınca bu hissediş bir kesinliğe dönüşüyor. Emin olun, bu durumu
yüzlerce kişi yaşamıştır.
Konuyla ilgili birçok komplo teorisi
üretebiliriz ama buna gerek yok, çünkü ortada can yakıcı bir gerçeklik var, o da
Diriliş isminin kullanılmaya ve tüketilmeye çalışılmasıdır. Biliyoruz ki İslam
davasının kahramanlarından olan Diriliş, öldürülemez. Ona zehir olmaya
çalışanlar, bir panzehir olan Diriliş’in içerisinde kaybolurlar ancak. Bunun
farkındalığıyla içimiz rahat. Ama Diriliş’e intihar saldırısında bulunan Hakan
Albayrak gibi kardeşlerimizi uyarmak isteriz: Yanlış yerde mevzileniyorsunuz.
İşte, ilk tepkiler:
Mustafa Yürekli: “Her
şeye el atıyorlar… İçini boşaltmadıkları bir şey kalmadı. Ne çok tüketiyorlar.
Tükettikleriyle övünüyorlar. Diriliş öyle sıradan bir kelime değil, Sezai Karakoç'un imzası adeta... Siyasi parti kurulmuş adına. Sen
"Diriliş" kelimesini alacaksın, yanına postası kelimesi koyacaksın...
İzin istemeye, haber vermeye ne gerek var… Diriliş'i götürüp iktidarın davulu
yapacaksın...”
Yüksel
Kanar: Şu, aslında paçavradan ibaret olan DİRİLİŞ POSTASI gazetesi, dış görünüşü ve seçtiği adla gerçek
Diriliş’i çağrıştırmak üzere çıkarılıyor. Dolayısıyla DİRİLİŞ'in içini
boşaltmak isteyenler tarafından yapılan planlı bir hareket olduğu kesin. Müslüman duyarlığı taşıdığını iddia
eden bu zavallıların İslam’ın yüzakı ve savunucusu bir insana yaptığı bu zulüm
alınlarına kara bir leke olarak yapışacaktır. Sezai
Karakoç'un yaklaşık 60 yıldır üzerine titrediği ve her türlü şaibeden koruduğu
tertemiz bir düşünceye isim olmuş Diriliş'i, iktidarın borazanı bir paçavraya
dönüştürmek, hiçbir ahlâka, hak ve hukuka, vicdana sığmaz. Sezai Karakoç'u yalnız ve savunmasız
sanmamalıdır kimse. Onu önce Allah koruyacak, sonra da biz sonuna kadar
savunacağız. Bu olay aynı zamanda Üstad Sezai Karakoç’un gazeteyi çıkarmak için
hazırlandığı bir zamanda meydana geliyor. Fındıkzade'deki
yeni yerine DİRİLİŞ GAZETESİ VE YAYINLARI yazısı 3 ay önce yazıldı. Hem de dev
bir tabela üzerine. İnşallah çıkacak da. Ve gazete çıktığında zaten bunlar
yerle bir olacaklar. (…) Müslümanların
mağdur edildiği 28 Şubat gibi kara bir günün seçilerek böyle bir gazete
çıkarılması, Diriliş'e karşı yapılan yeni bir darbedir.”
Yukarıdaki yazar arkadaşların
sözlerini, kimileri fazla ağır bulabilir ama gazetesine böyle bir ismi veren
biri, elbette bu tepkileri bekliyor, göğüslemekte zorlanmıyordur. Ortalama zekâ,
somutlanmayan bir mevzuu anlamakta zorlanır. Şimdi, bir mimar çıkıp
Süleymaniye’nin yanına baraka eklese, ‘Süleymaniye’yle birlikte bu yapı
benimdir’, diyebilir mi. Diriliş, düşünce dünyamızın Süleymaniye’si gibidir. Yanına
Posta koyan biri, yeni bir mefkûre mi peyda etmiş olur. Yüksel Kanar’ın
belirttiği gibi Diriliş Gazetesi’nin çıkma arefesindeki bu girişim,
manüpilasyon değil midir. Ne yapsın şimdi Üstat Sezai Karakoç, 60 yıllık bir
düşünce patentini değiştirip kendisine başka bir isim mi arasın.
Hakan Albayrak’ın şimdiye kadarki
yaptıkları ve iyi kötü edindiği adı, zan altındadır. Niçin kendine bu zararı
verdi, anlamak zordur. Eğer bu talihsiz adla çıkarmasaydı gazeteyi, mesela hadi
isim bulamamışlar, bir isim verelim onlara, Uyanış Postası deseydi, daha bir
anlamlı olur, bu polemiklerin içine düşmezdi ve onu samimi bulur, okurduk; biçimsel
olarak gayet şık bir gazete çünkü. Avrupai tarzda, az resimli, düşünce üretmek
derdiyle çok yazılı sanki. Fakat gazetenin
uzun ömürlü olmayacağı apaçık, Sezai Karakoç’la az buçuk ünsiyeti olan
aklıselim birinin burada yazacağını sanmıyorum. Cahit Koytak’ın varlığını
anlamakta ise zorlanıyorum. Zayıf kadrolu hiçbir yayın uzun ömürlü olamaz.
Gazetenin, Yeni Şafak’tan, Star’dan, Akşam’dan işlevsel açıdan bir farkı yok. İslami düşünceden geldiğini bildiğimiz yazarlar,
İslam’ı değil kişileri savunuyor, apaçık politika yapıyor. Bir de şunu
sormalıyız: Bomboş çıkan onca İslami çevre gazetesi varken böyle bir gazeteye
ne gerek vardı? Ayrı bir baş çekme, iktidarda bir yerlere gelme derdi midir bu?
Ben iktidarı onlardan daha çok överim, savunurum, benden daha iyi methiyeci yok
yarışı mıdır? Tayyip Bey, İslami kesimin menfaatçileri tarafından kullanılıyor.
Gerçek sevenleri tarafından ise uzaktan uzağa dualarla kollanıyor. Üstat Sezai
Karakoç’u kırarak kimse Tayyip Bey’in gözüne gireceğini sanmasın, o göz onlara
kapanır.
Bir de Türkiye Cumhuriyeti hukukuna göre Hakan
Albayrak, haksız bir şey yapmamışmış, lakin Üstat Sezai Karakoç’un bir tek
ilahi adaletin huzuruna çıkacağını unutmamak lazım. Düşünün, Üstatla Mahkeme-i
Kübra’da karşı karşıyasınız. Kazanma şansınız var mıdır acaba.
Diriliş Postası bir yalan gibi duruyor
karşımızda, bizi yılan gibi sokuyor. Canımız acır elbette. Yıkılmamış bir kale
var: Diriliş. Onu savunacağız elbette. Biz, yeni nesiller buradayız, Sezai
Karakoç’un uzun ömrüyüz.
Zafer Acar
0 Yorumlar