MUHİT'TEN TUHAFLIKLARLA DOLU BİR ŞAİRLER DOSYASI


“Edebiyat ve kötülük kimi zaman beraber ilerler. Bu maalesef böyledir. Kıskançlık olur, haset eden çıkar vesaire. Bunlara maruz kaldıkça kaleme ve kelama daha sıkı sarılmalıyız.” Muhit Dergisi’nin “Genç Şairler Dosyası”, İbrahim Tenekeci’nin bu sözleriyle açılıyor. Bu korumacı sözler bizim gibi kıskanç ve haset eleştirmecilerin, önünü kapatmak için yazılmış gibi görünüyor ama itiraflarla dolu. Kıskançlık,  haset ve kötülük; tüm bunların örneklerini Muhit Dergisi'nde ve bu derginin geleneğinde görebiliyoruz. Gerçekten de edebiyat ve kötülük beraber ilerliyor. Şimdi kötülüğü –niyet ve nitelik olarak-  örnekleriyle göstereceğiz.
     “Genç Şairler Dosyası”nda üç yazıyla karşılaşıyoruz. Girişte İbrahim Tenekeci’nin muhattabı belirsiz bir yazısı, ortada Harun Yakarer’in Türk Şiirinde Yeni Kuşak (Türk Şiirinde Muhit Şairleri) (!) başlıklı bir yazısı ve sonda ise Yusuf Emre Şen’in el yordamıyla yazılmış bir inceleme metni var. Yusuf Emre Şen’in incelemesine el yordamıyla yazılmış dedik. Çünkü bu metin zorlama çabalar, kopuk bağlantılar, yanlış akıl yürütmeler ve arkaik bir bakışla kaleme alınmış. Bir editör elinden geçmişe benzemiyor. Niteliksel kötülüğe örnek: “Korunmuş Sır şiiri 'Gönlü daralan, / Gökyüzüne ve tırnaklarına bakar' dizeleriyle; İçimden Geçen şiiri 'Üşüyünce herkes göğü çeker üstüne' dizesiyle başlıyor. Her iki şairin de içine düştükleri ve memnun olmadıkları durum dolayısıyla göğe yönelmesi insanın aklına ister istemez kuşları getiriyor. Dünyayı bir kafes olarak gördüğümüzde, gökyüzüne uçmak, sonsuzluğa yönelmek anlamına geliyor diyebiliriz. Buradan şuraya geliyoruz: Şairler belki farkında olmadan birbirlerine İbrahim Tenekeci'nin mısralarını söylüyor olabilir: 'Güzel bir gökyüzü, kafeste kuşlar / Onlardan birisin, ben de öyleyim.'” Bu pasajda şunu görüyoruz ele alınan iki mısranın tek ortak noktası içerisinde gök kelimesinin geçmesi. İkinci olarak iki tane başı sonu olmayan mısrayı hayali anlamlar ve “aşırı yorum”larla usta(!)sına vardırmak üzere yazılmış bir metin, belki de bir dikteyle yazılmıştır. İkinci mısrada zaten nesnel karşılıksızlık vardır, bu mısra hakkında şiirin bütününü göstermeden emin bir tonla konuşamazsın. İlk mısrada gördüğümüz, incelemecinin kopuk bağlantılar içinde kaybolması; ikinci mısrada gördüğümüzse bir yanlış akıl yürütmedir. Bu –isteyerek bile olsa kuşları akla getirmeyen- iki mısranın yan yana getirilip sonucun İbrahim Tenekeci’nin o mısralarına bağlanması dediğimiz gibi zorlama bir çabadır. Şiirlerin hiçbirinin biçimine girilmemesi ise arkaik bir bakıştır, modern şiirde özden önce biçim gelir. Ve bu bir gerçektir ki modern şiire, sırça kulelerde çıkan dergilerde rastlanamaz. Modern şiir; Kırklar, Atlılar, Akatalpa, Fayrap gibi şehrin ara sokaklarında, varoşlarındadır. Modern şiir patronaja boyun eğmez. Modern şiir açların göz bebekleridir.
     Harun Yakarer’in Türk Şiirinde Muhit Şairleri (!) başlıklı metni ise niyet olarak kötülüğe örnektir. Hatta Harun Yakarer’in dosyaya alma kriteri; şairlerin Twitter sayfalarında “Muhit Dergisi” ya da “İtibar Dergisi” yazmasıdır. Çünkü görüyoruz ki bu “Genç Şairler Dosyası”ndaki tüm isimler Muhit ve İtibar’dan geçmiş şairlerdir. Doğrusu bu metin İbrahim Tenekeci’nin bahsettiği kötülüğün bir tezahürü. Harun Yakarer diyor ki “sıralamada da haksızlığa mahal vermemek adına yaş sırasını uygun gördüm”. Maalesef bu tam anlamıyla bir Yahudi ahlakı, kendi içinde hakkı hukuku çok önemser ama dışarıya gelince zulmün en alasını yapar. Ve yine peygamberin kendi içlerinden çıkmamasını hazmedemeyen Yahudiler hâlâ bir peygamber bekliyorlar. Muhit de böyle büyük şair bekliyor, beklesin bakalım. Bu tavır, Müslümanca bir tavır değildir. Bu bağlamda dosyaya alınabilecek, her dergide neredeyse 9-10 tane genç şair var. Buradaki mevzu isimlerden ziyade derginin takınmış olduğu bu iflah olmaz çetecilik, bu rezil (Han-ı Yağma) pazarlamacılık. Bu arada bahsettiğimiz metinde 90, 2000 ve 2010 kuşaklarından bahsediliyor ama bu kuşaklar içerisinde İtibar-Muhit çevresinden çıkmış tek bir şair bile sayamıyoruz. Onlardan olmayanların da adını anmıyor, korkuyorlar. Muhit dergisi korkak bir popülist dergidir, şaşırmıyoruz. Eminiz bu yazıya da ölü taklidi yapacaklar çünkü orada cevap verecek kalibrede bir isim göremiyoruz.
     Ele alınan şairlere baktığımızda dosyanın hazırlanma amacını kestirebiliyoruz.  Bu medyatik bir algı operasyonudur: “Tayfun Doğan’ın ilk şiirleri daha serbest ve düzensiz görünürken İtibar dergisiyle birlikte düzen yakalıyor. Daha uzun ve konuşkan bir şiir anlayışı varken hem şiirin kendisi hem de mısraları zamanla kısalıyor. Bunun anlamı, şiirden fazlalıkların atılmasıdır, diyebiliriz.” Asıl şiirin onlarda olduğunu ve şiirin merkezinde olduklarını iddia ediyorlar. Bu sözlere ancak dergiyi, sosyal medyada fotoğrafını paylaşmak için alan okurlar inanır. Bizimse karnımız tok bunlara.
     Bir de şu var ki Harun Yakarer şiirden ne kadar anlıyor? Bu sorunun cevabını metinde görebiliyoruz. Harun Yakarer’in yazısı genellemelerle ilerliyor, kimin genellemeleri olduğu da belli. Mesela “Uzun mısralar da şiiri nesre yaklaştıran bir tehlike olarak yine orada duruyor.” Bu söz o kadar komiktir ki, şiirin “nesir”den tek farkının cümlelerin alt alta dizilmesinden ibaret olduğunu sanan bir kafadan çıkmıştır. Harun Yakarer, Beyzanur Turcihan için diyor ki “İlk şiirinden bugüne kadar giderek daha kendini bulmuş ve daha oturmuş bir şiir kuruyor” henüz ilk kitabı çıkmamış bir şair için bunları söylemek sıkıntılıdır. Eğer öyleyse hiçbir zaman şair olamayacaktır ama eminiz ki öyle değildir. Bu sonuç Harun Yakarer’in şiiri bilmemesinden kaynaklanıyordur. Bu tür sözler ancak olgunluk dönemindeki şairler için söylenebilir. Kendi gençlerini makyajlamayı bile becerememişler. Bir de “giderek daha kendini bulmuş” “daha oturmuş bir şiir kuruyor” bunlar nasıl cümleler, şu an yazının gerekliliğini sorguluyoruz ve editöre selam gönderiyoruz. Tayfun Doğan’a şiiri öğrettiklerini iddia ediyorlar. Muhit önce ekibine cümle kurabilmeyi öğretsin. Böyle bir güçleri yoksa arasınlar, edebiyat adına yardımcı oluruz.
     Son olarak derginin hepi topu yüzde 7.7’sini kaplayan bir dosya olamaz. Bu hacim genç şaire verilen değeri (!) gösterir. Bu dosya hem nitelik hem nicelik bakımından zayıftır. Bu dosyanın anlamı bizden değilsen adın anılmazdır.

     Kendini şair zannedenler bu korona günlerinde, maskelerini indirdiklerinde olmadıklarını görürler.



     Yunus Emre Koşar - Mahsum Oğrak - Kaan Elibol 


Yorum Gönder

0 Yorumlar