MUSTAFA KUTLU’YU 12’DEN VURDU
Mustafa
Kutlu’nun Uzun Hikaye’si, son bir aydır edebiyatın ve sinemanın gündeminde.
Vizyona girdiği ilk hafta gişede zirvede yer alan film, yapımcısını da
sevindirmiş olmalı. Kitaplardan devşirme filmlerin sinema sanatının içinde ciddi
bir yer edindiğini biliyoruz. Başyapıt sayılabilecek birkaç yapımın da uyarlama
olduğu ortadayken, belleğimizde “The God Father”, “Yüzüklerin Efendisi” gibi
büyük seri-filmler varken, sinemadaki Uzun Hikaye’ye olumsuz bakmak yersiz.
Ancak bundan sonra edebiyattaki Uzun Hikaye’den nasıl bahsedeceğimiz soru
işaretleri ile dolu. Hele de kitabın yeni baskısındaki kapakta Kenan
İmirzalıoğlu ve Tuğçe Kazaz’a rastlayınca! Doğrusu bunu nasıl izah
edebileceğimizi bilemiyoruz. Safdilce metinler-arasılık deyip safdil okurlara
ve Kutlu hayranlarına suni bir nefes aldıralım. Zira böyle şeyler pat diye
söylenmez.

Metinler-arasılık dememiz, bu metnin bir şakasıydı elbette. Metin içerisinde dile, yapıya ya da anlatıya katkıda bulunabilecek unsurların metinler arası gezintileri edebiyata ve pek çok sanat türüne de katkıda bulunuyor. Ancak burada böyle bir şey söz konusu değil. Öyle olsa bile büyük bir yanılgı içinde olduğunu söylemek lazım Kutlu’nun. Zira sinemanın hikayesi ile kitabın hikayesi bambaşkadır. Bunlar herhangi bir yerde buluşunca karmaşa ve gürültü ortaya çıkar. Kapağıyla birlikte Uzun Hikaye’nin ortaya çıkardıkları gibi. Sinema koltuğunda otururken zihninize dahil olan görüntüler kitabı elinize aldığınızda kaybolmalıdır. Ne yazık ki Mustafa Kutlu bunları zihnimizden çıkarıp gözümüze sokuyor. Adeta okurun zihninde metinlerarası-savaş yaşanıyor.
Tüm bunlardan sonra geriye bir niçin kalıyor. O niçin içimizi burkan bir niçin. Meta, pazar, müşteri gibi mefhumları metne çağıran bir niçin. Yazma işinin sonunu imleyen bir niçin.
Not: Tuğçe Kazaz'ın google'da bulabildiğimiz en kapalı fotoğrafını aldık buraya. Yine de blogumuzda bir kirlilik yarattığının farkındayız, okurlarımızdan özür dileriz.
Abdullah İlhan
0 Yorumlar